Kulp’ta 7 sivilin öldürülmesiyle ilgili 33 askeri yetkili hakkında takipsizlikle sonuçlanıp, AYM’nin “ihlal” kararı üzerine yeniden açılan soruşturma, bu kez “zamanaşımı gerekçesi” ile kapatıldı.

Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde, 24 Kasım 1991 yılında 7 sivilin öldürüldüğü ve yaralananların olduğu olayla ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 33 askeri yetkili hakkında yürüttüğü soruşturma “zaman aşımı” gerekçesiyle kapatıldı.

“Zaman aşımı” kararıyla üstü örtülmek istenen katliam, kendisini baştan itibaren hukuksuzluklarla gösterdi. Yaşanan ölümler ve yaralanmalarla ilgili o dönem başlatılan soruşturmada, aslında hiçbir işlem yapılmadığı olaydan tam 13 yıl sonra 2004 yılında hayatını kaybeden sivillerin yakınları ve yaralılar adına Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren tarafından tazminat başvurusunda bulunulmasıyla ortaya çıktı.

OLAYIN GEÇMİŞİ

Gerçekleştirilen katliam ve bununla ilgili 30 yılı aşan “cezasızlık” süreci, Kulp-Bingöl kırsalında yaşamını yitiren 3 PKK’linin cenazelerin defin işlemleri için aileleri tarafından Kulp ilçesine getirilmesiyle başladı. Cenazelerin burada defin edileceği bilgisi üzerine Diyarbakır İl Jandarma Alay Komutanlığınca Hani, Hazro, Lice ve Ergani’de konuşlu komando taburlarına ait birlikler ilçe merkezine sevk edildi. İlçede yoğun güvenlik önlemi alınıp tüm köy, çevre il ve ilçelere bağlantısını sağlayan yollar geçişlere kapatıldı. Kolluk birimleri, yaşamını yitiren örgüt mensuplarının defin işlemlerine müsaade etmeyeceklerini söyleyip, ailelerinden cenazelerin kendilerine teslim edilmesini istedi. Ailelerin bu talebi reddetmesi üzerine çıkan olaylarda 1 asker ile birlikte 7 sivil hayatını kaybetti, birkaç kişi yaralanırken, 59 kişi ise gözaltına alındı.

Hazırlanan Olay Ayrıntı Raporu’nda, ölüm ve yaralanmaların grup içerisindeki bazı kişilerin görevli güvenlik kuvvetlerine ateş açması sonucu başladığı öne sürüldü. Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığında (DGM Başsavcılığı) görevli iki Cumhuriyet savcısı tarafından olay yerinde incelemeler yaptı. Yapılan otopsi işlemlerinde ölümlerin ateşli silah yaralanmasından kaynaklı olduğu tespit edildi. Olayla ilgili soruşturma başlatan Kulp Cumhuriyet Başsavcılığı, DGM Başsavcılığınca tahkikat yürütüldüğü gerekçesiyle “görevsizlik” kararı verip, soruşturma evrakını DGM Başsavcılığına gönderdi. Fakat DGM Başsavcılığı suçun kendi görev alanına girmediği gerekçesiyle karşı görevsizlik kararı verip soruşturma evrakını Cumhuriyet Başsavcılığına iade etti.

Cumhuriyet Başsavcılığı, Diyarbakır İl Jandarma Alay Komutanı İsmail Yediyıldız hakkında soruşturma yapılabilmesi için izin verilmesi talebiyle dosyayı Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderdi. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 8 Ekim 1992 tarihli yazısıyla, ilgilinin zabıta amiri sıfatıyla görevli olup olmadığının tespiti ve bir kısım eksikliğin tamamlanması için evrakı Cumhuriyet Başsavcılığına iade etti.

Alay Komutanı Yediyıldız hakkındaki soruşturmayı mevcut soruşturmadan tefrik ederek işlem yapılmak üzere Diyarbakır Valiliği’ne gönderen Cumhuriyet Başsavcılığı, 6 Temmuz 1993’de diğer şüpheliler yönünden de “görevsizlik” kararı verip soruşturma evrakını İlçe İdare Kuruluna gönderdi.

BELGELERE ULAŞILAMADI

Katliamda hayatını kaybeden Felemez Bulut ile Mehmet Nesip Altın’ın yakınları, 2004 yılında soruşturma dosyasının akıbetini sormaları üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhuriyet Başsavcılığından bilgi istedi. Başsavcılık, Diyarbakır İl İdare Kurulundan ve Kulp Kaymakamlığından Yediyıldız ve diğer şüpheliler hakkındaki evrakın akıbetini sorsa da konuyla ilgili herhangi bir belge temin edemedi. Yapılan araştırmada olayla ilgili zimmet kayıtları ile posta listelerinin de kayıp olduğu anlaşıldı.

SORUŞTURMA 18 YIL SONRA BAŞLATILDI

Olayla ilgili soruşturmanın akamete uğradığını fark eden Dilek Bingöl, Şeyhmus Bulut, Mukadder Okut, Salahattin Altın ve Şehmus Altındağ, 18 Kasım 2009 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığından olayın meydana gelmesinde kusuru bulunanlar hakkında yeni bir soruşturma başlatmasını istedi. Bu talep üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı, olay hakkında yeni bir soruşturma başlattı.

Soruşturma kapsamında bilgi talebinde bulunulan Diyarbakır Jandarma Komutanlığı, 19 Ocak 2010’da verdiği yanıtta olayla ilgili olarak Kulp bölgesinde görevlendirilen birlik ve personele ait herhangi bir kayıt bulunamadığını bildirdi. Fakat belirtilen tarihte Ergani Jandarma Komando Tabur Komutanlığı ile Hazro, Silvan, Lice ve Kulp Jandarma Komando Bölük Komutanlıklarında görevli askeri personele ilişkin liste Başsavcılığa gönderildi. Başsavcılık, 7 Nisan 2011’de 33 askeri personel hakkında Kulp Kaymakamlığı’ndan soruşturma izni istedi. Kaymakamlığın soruşturmanın genel hükümlere göre yapılması gerektiğine ilişkin yazısı üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı, Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesine (BİM) müracaat etti. BİM, isnat edilen “kasten öldürme” ve “kasten yaralama” suçlarının görev nedeniyle işlendiklerinin kabul edilemeyeceğini ve soruşturmanın genel hükümlere göre yapılması gerektiğini belirterek, Cumhuriyet Başsavcılığın itirazını reddetti.

Başsavcılık, ateş emri veren ve ölmesi nedeniyle hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen İl Jandarma Alay Komutanı İsmet Yediyıldız’ın emrine uyan 33 şüpheli hakkında “kanun hükmü ve amirin emri ve meşru müdafaa hâlinde birden fazla kişiyi öldürme suçu”ndan kamu davasının açılmasının temini bakımından Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben fezleke düzenledi.

26 YIL SONRA ‘TAKİPSİZLİK’ KARARI

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, dava açmaya yetecek ölçüde bulunmaması nedeniyle soruşturma evrakını yetkisizlik kararına Kulp Cumhuriyet Başsavcılığına iade etti. Başsavcılık, 23 Aralık 2013 tarihinde, yeni bir fezleke düzenleyerek soruşturma evrakını Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Fezlekeden anlaşıldığı kadarıyla Jandarma Genel Komutanlığından olay tarihinde görevli olan askerî personelin listesini temin eden Kulp Başsavcılığı, listede isimleri yazılı 33 askerden 16’sının ifadesini aldı. İfadesi alınanlardan bazıları “başka bir yerde görevli, izinli veya raporlu olduklarını”, “olayı hatırlamadıklarını” ya da “olay yerine gitmediklerini” beyan etti.
Soruşturma devam ederken başvurucular, 8 Nisan 2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuruda bulundu. AYM’den henüz karar çıkmadan soruşturmada “meşru savunma kapsamında hareket ettikleri” gerekçesiyle şüpheli güvenlik güçleri hakkında 2 Kasım 2017 tarihinde “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verildi. Başvurucular Dilek Bingöl, Şeyhmus Bulut, Mukadder Okut, Salahattin Altın ve Şehmus Altındağ’ın karara yönelik yaptığı itiraz da Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedildi.

AYM ‘YAŞAM HAKKI İHLALİ VAR’ DEDİ

Beklenen Anayasa Mahkemesi kararı ise, 9 Ocak 2020 tarihinde alındı. Başvurucuları haklı bulan AYM, olayda soruşturma makamlarının etkin bir soruşturma yürütmediğini, bu sebeple başvurucuları açısından Anayasanın 17’nci maddesinde düzenlenen “yaşam hakkının ihlal edildiğini” hükmederek, dosyanın yeniden açılmasına ve soruşturmanın etkin bir şekilde yapılmasına karar verdi.

2 YIL BOYUNCA ADIM ATILMADI

AYM’nin bu kararı üzerine dosya Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılı tarafından yeniden açıldı. Fakat aradan iki yıl geçmesine rağmen hiçbir işlem yapılmayan soruşturma dosyası, 3 Mart 2022 tarihinde zamanaşımı gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilerek kapatıldı.

KARARA İTİRAZ

Diyarbakır Barosu Başkanı Eren, karara karşı Sulh Ceza Hakimliği’ne itirazda bulundu. Mahkemeden çıkacak kararın neticesine göre AYM’ye yeniden bireysel başvuru yapılacağı ifade edildi.

Paylaş: