AB’nin 2021 Türkiye raporunda, HDP’ye yönelik kapatma davası örnek gösterilerek, demokratik kurumların işleyişi, yargı bağımsızlığı ve insan hakları alanlarında ciddi eksikliklere işaret edildi.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun “İlerleme Raporu” olarak adlandırılan, sonradan aday ülkelerle ilgili “ülke raporu” olarak anılan 2021 raporunun Türkiye bölümünde, “göç, terörle mücadele, ekonomi, ticaret, enerji ve ulaşım” gibi ortak çıkar alanlarında kilit rol oynayan bir partner olduğuna dikkat çekildi. Raporda ayrıca, Türkiye ile diyalog ve işbirliğinin 2021 yılında arttığı kaydedildi.

DOĞU AKDENİZ İLİŞKİLERİ

Türkiye ile Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de sıcak çatışmanın eşiğine geldiği 2020 yılı sonrasında gerilimin düşürülmesi yönünde varılan mutabakata işaret edilen raporda bu yıl Mart ayında gerçekleştirilen AB Liderler Zirvesi’nde alınan karara da atıfta bulunuldu. Türkiye’ye yaptırımların da görüşüldüğü zirvenin sonuç bildirgesinde Türkiye “yeni provokasyonlar ya da uluslararası hukuka aykırı tek taraflı eylemlerde bulunmaktan kaçınmaya” çağrılmış, “Bu tür eylemler karşısında AB’nin kendi çıkarlarını ve üyelerinin çıkarlarını savunmak, bölgesel istikrarı korumak için elindeki araç ve seçenekleri kullanmaktaki kararlılığını bir kez daha teyit ediyoruz” ifadelerine yer verilmişti.

Raporda ayrıca Ankara’dan “Kıbrıs sorununda BM kararları çerçevesinde adil, kapsamlı ve uygulanabilir bir çözüm için aktif destek beklendiği” belirtildi.

AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

AB’nin hukuk devleti, temel haklar ve yargı bağımsızlığındaki kötüleşmeye yönelik ciddi endişelerinin Türkiye tarafından inandırıcı bir şekilde giderilemediğine dikkat çekilen raporda, hukukun üstünlüğü ve temel hakların AB-Türkiye ilişkilerinin ayrılmaz bir parçası olduğu vurgusu yapıldı.

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ

Raporda ayrıca, Türkiye’de demokratik kurumların işleyişinde “ciddi” eksiklikler bulunduğu ifade edilirken, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yapısal eksikliklerinin sürdüğü, meclisin hükümeti denetleyecek gerekli araçlara sahip olmadığı, Anayasal yapının yasama, yürütme ve yargı arasında güçlü ve etkin bir kuvvetler ayrılığı sağlamadan gücü Cumhurbaşkanlığı’nda merkezileştirdiği gibi eleştirilere de yer verildi.

HDP’YE YÖNELİK KAPATMA DAVASI

Türkiye’nin ikinci büyük muhalefet partisi HDP’ye yönelik kapatma davası ve Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası başkanlarını görevden alması örneklerine yer verilen raporda, etkin bir denge ve denetim mekanizmasının bulunmadığı sistemde demokratik hesap verilebilirliğin seçimlerle kısıtlı kaldığı, diğer yandan muhalefet partilerinin hedef alınmaya devam edildiği belirtildi.

OHAL

Raporda, OHAL’in 2018’de sona ermesine rağmen hükümete olağanüstü yetkiler tanıyan düzenlemelerin kanunlardaki mevcudiyetinin sürdüğü, muhalefet partilerinden belediye başkanlarının idari ve hukuki soruşturmalarla karşı karşıya kaldığı, yüzlerce seçilmiş yerel politikacının terörizm bağlantılı suçlardan dolayı tutuklandığı da kaydedildi.

İNSAN HAKLARI İHLALLERİ

Terörle mücadele önlemlerinin orantılı olması gerektiği vurgulanan raporda, “Barışçı ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşma yolunda inandırıcı siyasi bir sürece yeniden başlanması yönünde gelişmeler bulunmamaktadır. İnsan hakları kuruluşları ve muhalefet partileri güvenlik güçlerince ağır insan hakları ihlalleri bildirmektedir” ifadelerine yer verildi.

YARGI SİSTEMİ

Sivil toplum alanında da gerilemenin sürdüğüne işaret edilen raporda, sivil topluma yönelik baskının sürdüğü, ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğüne yönelik kısıtlamalarla sivil toplumun özgürce faaliyet gösterme alanının giderek azaldığı uyarısı yapıldı.

Yargı sisteminde 2016’daki darbe girişimi sonrası gözlemlenen gerilemenin sürdüğüne işaret edilen raporda, özellikle yargı bağımsızlığındaki sistematik eksikliklerin, hakim ve savcılar üzerindeki kanunsuz baskının endişe kaynağı olmayı sürdürdüğü belirtildi.

YOLDUZLUKLA MÜCADELE

Türkiye’nin rapora konu olan dönemde yolsuzlukla mücadele alanında da ilerleme kaydetmediği belirtilen raporda, Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle uyumlu bir şekilde yolsuzlukla mücadele kurumları oluşturmadığı kaydedildi. Yasal çerçevedeki eksiklikler ve kurumsal mimarinin, yolsuzluk vakalarındaki soruşturma ve kovuşturma aşamalarında yasa dışı siyasi nüfuz kullanımına imkan sağladığı kaydedildi. Her alanda yaygın yolsuzluğun endişe yaratmaya devam ettiği, hükümetin yolsuzlukla mücadele stratejisinin ve bu alanda bir eylem planının bulunmayışının yolsuzlukla kararlı mücadele iradesinde eksikliğe işaret ettiği belirtildi.

KAVALA VE DEMİRTAŞ VURGUSU

İnsan hakları ve temel haklar alanında kötüleşmenin de devam ettiği, gazeteciler, yazarlar, avukat, akademisyen, insan hakları savunucuları ve eleştirel seslerin faaliyetlerine yönelik kapsamlı kısıtlamaların özgürlüklerin kullanılmasında olumsuz etki yaptığı ve otosansüre yol açtığı not edildi. Raporda, Türkiye’nin başta Selahattin Demirtaş  ve Osman Kavala kararları olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamaya geçirmeyi reddeden tutumunun, Türk yargısının Avrupa ve dünya standartlarına bağlılığı konusunda endişeleri artırmaya devam ettiği vurgulandı.