HDP Urfa Milletvekili Ömer Öcalan, Said-i Kürdi, Şeyh Sait, Seyid Rıza, Cibranlı Halit gibi öldürülen veya yaşamını yitirmiş olan Kürt liderlerinin mezar yerlerinin açıklanarak cenazelerin ailelerine teslim için kanun teklifi verdi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Urfa Milletvekili Ömer Öcalan, “Kürt Halk Önderlerinin Cenazelerinin Ailelerine Teslim Edilmesi, Haklarının İadesi Ve İstiklal Mehâkimi Kanunu İle Tadillerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” teklifini Meclis’e sundu.

Kanun teklifinin gerekçesinde, “Mezar, toplumu toplum yapan bellek ve hafızanın en somut ve rafine halidir. Çünkü toplumsallaşma veya insanlaşma gömü etrafında, yani mezar bilincinin oluşumuyla başlıyor. Mezar, aynı zamanda söz konusu topraklarda kimin yaşadığına dair bir vesika ve hafızayı da tanımlamaktadır” denildi.

‘TARİH MEZARDA BAŞLAR’

Tarihçi Eva Domanska’nın tarih ile mezar arasındaki ilişkiye dair sarf ettiği “Ölüm olmasaydı tarih de olmazdı. Tarih ölümden beslenir. Tarih mezarda başlar” sözlerinin de alıntılandığı gerekçede, şunlar kaydedildi: “Mezar, toplum olmanın, bellek ve hafızanın en somut halidir. Yine, Eva Domanska’nın ifadesiyle tarih mezarda başlıyorsa eğer egemen, mezarını ve ölümü neden senden alır? Neden başucunda oturup gözyaşını dökebileceğin bir mezar taşına tahammül edemez gibi birçok sorunun cevabı da saklıdır. Ve bugün şahit olduğumuz Kilyos’ta kaldırıma cenazelerin neden gömüldüğünün cevabını da öğrenmiş oluyoruz. Oysa Müslüman toplumlarda her Cuma günü toplu olarak tekrar edilen öğretiye göre cenazelere müdahale edilemez, cenaze geçtiğinde ayağa kalkılır ve saygı gösterilir. Düşman da olsa bu böyledir.”

‘SON ÖRNEK GARZAN MEZARLIĞI’

Mezarların yok edilmesi pratiklerinin bellek yitimi ve hafıza kaybını gerçekleştirme, yok etme isteminin bir parçası olduğuna dikkat çekilen gerekçede, “Kürtlerin mezarına tahammülsüzlük, onu varlık olmaktan çıkarma ve kendi içinde eritmeyi gerçekleştirme amaçlıdır. Bu ne yazık ki sistemli bir politikaya dönüşmüştür. Yıllardır süregelen mezarsızlık politikalarından dolayı bugün bile Şeyh Said, Said-i Kürdi (Nursi) ve Seyid Rıza’nın mezar yerleri bilinmemektedir. Her ne kadar son yıllarda toplum liderlerinin mezar yerlerinin tespit edilmesi talebi yüksek sesle dile getirilse de şu ana kadar herhangi bir adım atılmamıştır. Biyoiktidar için aynı zamanda bir savaş alanı olan muhalif bedenler, kendisinin bu bedenler/cenazeler üzerinde ortaklık kuracağı bir yer değil, tam tersine üzerinde mutlak hegemonya kuracağı bir fetih alanı olarak görülür. Yani kurbanın/ölünün bedeni de içinde kaldığı mezarlık da egemen açısından bir fetih alanıdır. Bunun güncel bir örneğini şu an yaşıyoruz. Son olarak 267 Kürt gencinin mezarının bulunduğu Bitlis’teki Garzan Mezarlığı’nın iş makineleriyle bütünüyle yıkıldığı ve mezarlıktaki cenazelerin yerlerinden çıkarıldığı, İstanbul Adli Tıp Kurumu’na kadar gönderildikten sonra cenazelere ait kemiklerin İstanbul Kilyos’ta kaldırımların altına defnedildiği anlaşılmıştır.

Kürt halkı ile birlikte mütedeyyin kesimler için önemli bir yeri olan Said-i Kürdi (Nursi), Şeyh Sait, Seyid Rıza, Cibranlı Halit Bey ile birlikte bu politik uygulamaya tabi tutulan bütün şahsiyetlerin mezar yerlerinin tespit edilerek ailelerine iade edilmesi son derece önemlidir. Devlet, Kürt sorunun çözümü için bir iyi niyet göstergesi olarak söz konusu şahsiyetlerin şahsında Kürt halkından özür diler ve tazminat ödemeyi kabul ederek toplumsal barış adına önemli bir adım atmış olur. Bu adım ile devlet Türkiye’de yaşayan halklar ile geçmişte yaşadığı sorunlar bağlamında bir yüzleşme gerçekleşerek güçlü bir gelecek inşa adına önemli misyon ve rol üstlenmiş olur. Bu kapsamda gerekçemizde ismi açıkça zikredilen şahsiyetler ile birlikte isimleri zikredilmeyen ancak tarihsel süreç içerisinde devletin söz konusu uygulamalarına tabi tutulmuş Kürt halkı için tarihe mal olmuş şahsiyetler ile ilgili olarak ilgili kurumlar ve mirasçılar TBMM’de kurulacak komisyona başvurmaları ile süreç işletilmiş olacaktır.”

Kanun Teklifi’nin maddeleri şöyle:

“Madde 1 – 4/5/1949 tarihli ve 5384 sayılı İstiklal Mehâkimi Kanunu ile Tadillerinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.

Madde 2- İstiklal Mahkemesi kararların iptal edilmesi ile bu mahkemelerde yargılanan Şeyh Said ve 46 arkadaşı ile birlikte idam edilen ancak cenazeleri ailelerine teslim edilmeyen şahsiyetlerin cenazeleri ailelerine teslim edilir.

Madde 3- İstiklal Mahkemesi kararların kapsamında olmayıp idam edilen, öldürülen ve Said-i Kürdi (Nursi) gibi doğal olarak ölen ancak cenazeleri ailelerine teslim edilmeyen şahsiyetlerin cenazeleri de bu Kanun Teklifi kapsamında değerlendirilir ve cenazeleri ailelerine teslim edilir.

Madde 4- İdam edilen, öldürülen ve doğal olarak ölen şahsiyetlere ait eşya, belge ve mülkiyetinde olup mirasçılarına verilmeyen menkul, ayni ve nakdi bütün varlıkların mirasçılarına iadesi edilir.

Madde 5- Bu kapsamda gerekçemizde ismi açıkça zikredilen şahsiyetler ile birlikte isimleri zikredilmeyen ancak tarihsel süreç içerisinde devletin söz konusu uygulamalarına tabi tutulmuş, Kürt halkı için tarihe mal olmuş bütün şahsiyetler ile ilgili olarak ilgili kurumlar ve mirasçılar TBMM’de kurulacak komisyona başvurmaları ile süreç işletilmiş olacaktır.

‘Ek Madde 1 – İstiklal mahkemelerinde yargılananların mirasçılarına tazminat ödenmesine ilişkin usul ve esaslar TBMM’de kurulacak ve ilgili şahsiyetlerin mirasçılarının da üyesi oldukları komisyon tarafından belirlenir.’

Madde 6 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Madde 7– Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.”