Rapora göre, sağlık emekçileri yaşatmak için yaşamak istiyor. Mevsimlik işçiler, yoksulluk ve virüs arasında sıkışıp kaldılar. Market işçilerinin yüzde 80’i önlemleri yetersiz buluyor.

HDP Mersin Milletvekili Rıdvan Turan, pandemi döneminde emek alanındaki sorunlar ve yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırlanan raporu Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.

Raporda, sektörlere göre işçi ve emekçilerin durumuna dair bilgiler yer alırken, HDP’nin önerileri de sıralandı.

Turan’ın açıkladığı raporun giriş bölümünde, “Karakteri gereği savaş, kaos ve krizden beslenen kapitalist sistem, krizleri lehe çevirip birikim rejiminde yeni bir aşamaya geçmek için fırsata çevirme yaklaşımı, kendini salgın sürecinde daha çok açığa çıkardı. Sistem, salgın sonrası sömürünün katmerleşerek devam edeceği, yönetim biçimlerinin çok daha otoriter olacağı bir dünya yaratmak istiyor” denildi.

Küresel güçlerin salgını hakikatten uzak bir zeminde tartıştığı belirtilen raporda, ancak salgının endüstriyalizmin yarattığı ekolojik ve toplumsal tahribatın bir sonucu olduğu vurgulandı.

Raporda, “Yine küresel güçlerin tekeline olan pozitivist bilimin salgın karşısında ne kadar çaresiz kaldığı topluma ve toplum sağlığına değil savaş ve silah sanayisi üzerine kurulduğu bir kez daha teşhir oldu” denildi.

Raporda, hastalık bulaşırken etnik köken, din, sınıf, statü ayrımı yapmasa da korunmak için kendini izole edebilmek, teste erişim, hastalık sonrası sağlık hizmetlerine erişimin tüm dünyadaki yoksul çoğunluk için imkânsız hale geldiği ve eşitsizliğin tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildiği ifade edildi.

Türkiye’de salgının, halk sağlığını değil sermayenin ve AKP iktidarının çıkarlarını korumaya dönük politikalarla yönetildiği kaydedilen raporda, “Türkiye’de halihazırdaki ekonomik kriz, salgın krizi ile birlikte daha da derinleşti ve kriz koşulları işsizliği, hane gelirinde düşüşü ve yoksullaşmayı beraberinde getirdi” ifadeleri yer aldı.

Raporda, sektörlere göre emekçilerin durumuna dair tespitler yer aldı. Öne çıkan bazı tespit ve değerlendirmeler şöyle:

SAĞLIK EMEKÇİLERİ: YAŞATMAK İÇİN YAŞAMAK İSTİYORLAR

Türkiye’de piyasa koşullarına terk edilen, yandaş şirketlere peşkeş çekilen sağlık sistemi, salgın karşısında yetersiz kalmıştır. Neoliberal sağlık politikaları ve özellikle kamuda sağlık anlayışının terk edilmiş olmasının en ağır sonuçlarını sağlık emekçileri ve nitelikli sağlık hizmetine ulaşamayan toplum yaşıyor.

Sağlık alanında faaliyet yürüten emek ve meslek örgütleri Sağlık Bakanlığının salgına dair açıkladığı verilerin gerçeği yansıtmadığına dair defalarca açıklama yapmış ve uyarıda bulunmuştur.

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri (SES) Sendikasının yaptığı anketin sonuçlarına göre Türkiye’deki kamu hastaneleri ve üniversite hastanelerinde ortalama Covid-19 tanılı sağlık emekçisi sayısı en az 5 bin 788 olarak tespit edildi. Türkiye’de 8 binden fazla sağlık emekçisinin Covid-19 pozitif tanısı konulduğu öngörüsünde bulunuldu. Ankara Tabip Odasının açıkladığı son verilere göre 119 sağlık emekçisi salgına yakalanarak yaşamını yitirdi.

Siyasi iktidar, sağlık kurumlarında hâlâ yeterli önlemler almıyor.

Sürecin tüm faturasını sağlık emekçilerine kesmeye kalkan anlayış sağlık emekçilerine saldırıyor. Salgın süresince Bakanlığın süreci şeffaf yürütmediği için itiraz eden, kişisel koruyucu ekipmanın yetersiz olduğunu söyleyen ve bu kapsamda iktidara sorumluluğunu hatırlatan onlarca sağlık emekçisine hukuksuz bir şekilde soruşturma açıldı ve sürgün cezaları verildi.

Salgına yakalanan sağlık emekçilerinin salgının meslek hastalığı kapsamında değerlendirilmesi talebi kabul edilmedi.