Uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüzüne uğrayarak intihara sürüklenen İpek Er’in aile avukatları, Orhan’ın ortaya çıkan yeni delillere rağmen tutuklanmamasına tepki göstererek, “Sanık Musa’yı korumaya çalışan hem devlet aygıtlarını hem de yargı mekanizmalarını zorlamaktan geri adım atmayacağız” dedi.

Uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüzüne maruz kalarak intihara sürüklenen İpek Er’in ailesinin avukatları, tecavüz faili Orhan hakkında Siirt 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “nitelikli cinsel istismar” suçundan açılan davanın ilk duruşmasının ardından kamuoyunda yayılan yanlış ve eksik bilgiler nedeniyle yazılı açıklama yaptı. Söz konusu yanlış ve eksik bilgilerin Orhan’ın avukatlığını yapanlar tarafından tartışılmaya açıldığı belirtilen açıklamada, Er ailesinin hedef gösterilmesi ve dosyanın farklı bir alana çekilme gayreti nedeniyle, kamuoyunu aydınlatma yükümlülüğü bilinciyle söz konusu açıklamanın yapıldığı vurgulandı.

İNTİHARDAN 3 GÜN ÖNCE MEKTUP BIRAKTI

“İpek Er, Musa Orhan ile yaşamış olduğu duygusal beraberlik sırasında cinsel saldırıya uğramış ve bunun sonucunda intihara sürüklenerek yaşamını yitirmiştir” denilen açıklamada, yaşanan olay tecavüz olayı şu şekilde aktarıldı: “İpek, sanık Musa Orhan’ın teşvik ve ısrarları neticesinde 24.06.2020 tarihinde aile evinden çıkmış ve o gece Kurtalan Öğretmenevinde kalmıştır. Daha sonra 25 Haziran 2020 tarihinde sanık Musa Orhan’ın görevde olması nedeni ile Siirt’te bulunan ‘Büyük Otel’ adlı bir otele yerleşmiştir. İpek Er, sanık Musa Orhan tarafından 28 Haziran 2020 günü arkadaşının ve kendisinin ikamet ettiği eve götürülmüştür. Bu üç günlük zaman diliminde İpek Er intihar etmeden önceki bıraktığı mektupta yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor; ‘2’nci gün zorla namusumu kirletti. Tecavüz etti. Onun ısrarına rağmen içki içmeyeceğimi söylüyordum ama bunu söylememi istemiyordu. Beni tehdit etti. Eğer söylersem beni öldüreceğini söylüyordu. Artık öleceğim için korkmama gerek yok. Evet, gerçekleri söylemeye gelelim. Musa Orhan bana tecavüz etti. Ben ağladım, bana ‘kendini diktirirsin’ dedi. Saçımı çekip yerden sürükledi, kimse sana inanmaz, dedi. Sahipsizsin, dedi.’ Bu olaydan sonra sanık, 1 Temmuz 2020 günü İpek’i kuzenine göndereceğini söyleyerek, İzmir iline göndermiştir. İzmir iline giden İpek otogarda kendisini kimsenin karşılamadığını fark edince aynı otobüs ile 3 Temmuz 2020 Cuma günü ailesinin yanına geri dönmüştür.”

İpek Er’in yaşadıklarını ailesine anlattıklarını, babasıyla birlikte Batman Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu ancak Batman Cumhuriyet Başsavcılığı’nın olayın Siirt’te meydan gelmesi nedeniyle Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yetkili olduğunu ve baba ile kızını Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı’na yönlendirdiği kaydedilen açıklamada, “İpek Er, 7 Temmuz 2020 günü babası ile Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek şikayette bulunmak istemelerine rağmen ‘15 gün sonra gelin’ denilerek, savcılıkça geri gönderilmişlerdir. İpek ve ailesinin ısrarları sonucunda 8 Temmuz 2020 günü nihayet Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyet gerçekleşmiştir. 6-7-8 Temmuz günleri boyunca Er ailesi, savcılık ve adliyeler arasında haklarını aramak için mekik dokumuştur” denildi.

‘AİLENİN MANEVİ DEĞERLERİNE SALDIRI’

İpek Er’in yaşadığı ağır travma nedeniyle ve soruşturma süresince duygusal olarak yıprandığı için Siirt Cumhuriyet Savcısı’na beyan verirken, “Gece gündüz ağlamaktayım. İntiharın eşiğine geldim” şeklindeki ifadeleri hatırlatılan açıklamada, “Sanık Musa Orhan’ın kendisine cinsel saldırıda bulunması sebebiyle intihar etmiş ve ne yazık ki 33 gün boyunca Batman’da bir özel hastanede yaşam mücadelesi verdikten sonra hayatını kaybetmiştir. ‘Nitelikli Cinsel Saldırı’ suçlaması ile yargılanan ve 16 Ekim 2020 günü görülen davanın ilk duruşmasında Musa Orhan, ‘susma hakkı’ adı altında eski beyanlarını tekrar ettiğini dile getirmiştir. Sanık Musa Orhan’ın savunmanlığını yapan sanık müdafileri, tüm duruşma süresince İpek Er’in uğramış olduğu cinsel saldırıdan ziyade, Er ailesinin kişilik haklarına saldırılarda bulunmuş ve dosya içeriğinde bulunmayan nereden geldikleri belli olmayan temelsiz bilgilerle davayı manipüle etmeye çalışmışlardır. Yine söz konusu sanık müdafileri, duruşma esnasında dile getirdikleri beyanlarında, bölge halkının aslında bu tür vakalara yabancı olmadıklarını söyleyerek, bir taraftan yapılanın cinsel saldırının meşru zeminini oluşturmaya çalışıp, bir taraftan da ailenin yaşam şeklini tartışmaya açıp müvekkillerin manevi değerlerine saldırıda bulunmuşlardır” ifadelerine yer verildi.

DELİLLERİ KARARTMA ÇABASI

Sanık Orhan’ın soruşturmadaki tüm aşamalarda cinsel saldırıyı inkar ettiği ve delilleri karartmaya çalıştığı belirtilen açıklamada, “Dosyada bulunan İpek Er’in tecavüze uğradığına ilişkin Adli Tıp Kurumu raporu ve en son 22 Eylül 2020 tarihinde dosyaya giren Diyarbakır Polis Kriminal Laboratuvarı’nın yapmış olduğu inceleme sonucunda dosyaya gelen raporda, sanık Musa Orhan’ın yatağındaki battaniye ve çarşaflarda İpek Er’e ait kan ve Musa Orhan’a ait spermlerin karışık halde bulunduğu tespit edilmiştir. Sanık Musa Orhan, İpek Er’in ifadelerinde belirttiği ve İpek Er ile birlikte ilk gece kaldığı, arkadaşı Uzman Çavuşa ait evin kapısına kadar götürülmesine rağmen ‘mahalleyi ve mahallede bulunan herhangi bir insanı tanımadığını’ belirtmiş ve delilleri karartmaya çalışmıştır” denildi.

YENİ DELİLLERE RAĞMEN TUTUKLANMADI

Yeni delillere rağmen Orhan hakkında tutuklama kararının verilmediği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi: “Soruşturma aşamasından itibaren sanık Musa Orhan’ın tutuklamaya yönelik talepte bulunan savcılık makamı ve iki ay öncesine kadar tutuklama kararını veren mahkeme heyeti, dosya içerinde sanık Musa Orhan lehine hiçbir yeni delil bulunmamasına ve hatta sanık aleyhine kuvvetli suç şüphesini ortaya koyacak yeni delillerin dosya arasına girmesine rağmen, suç vasfının değişme ihtimali ve sabit ikametgah sahibi olması gerekçeleriyle, tutuklama taleplerimizi reddetmiştir. Mahkeme heyetinin; sanık Musa Orhan’ın ve kendisini destekleyen kurum ve kişilerin nüfuzunu kullanarak, dinlenmemiş tanıklar üzerinde hakimiyet kurabileceğini, Musa Orhan’ın dosya delillerini daha önceden karartma girişimini göz önüne alması, bununla birlikte ‘Cinsel Saldırı Suçu’nun ‘katalog suçlardan olmasını, suçun alt haddinin 12 yıl olması ile dosyada bulunan kuvvetli suç şüphesini ortaya koyan ve somut delil niteliğinde bulunan mevcut bilirkişi raporlarını da değerlendirerek, sanığın tutuklanmasına karar vermesi gerekirdi.”

Orhan’ın devlet aygıtları tarafından korunduğuna dikkat çekilen açıklamada, şöyle denildi: “Sanık Musa’yı korumaya çalışan hem devlet aygıtlarını hem de yargı mekanizmalarını zorlamaktan geri adım atmayacağız. Er ailesini hukuki mücadelesinde bir an bile yalnız bırakmayarak, davayı sonuna kadar takip edeceğiz.”