Kılıçdaroğlu: Artık Cumhuriyet Halk Partisi’nin devleti yönetme zamanı gelmiştir

Kılıçdaroğlu: Artık Cumhuriyet Halk Partisi’nin devleti yönetme zamanı gelmiştir
Yayınlama: 03.11.2020

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kılıçdaroğlu’nun gündeminde diğer partilerde olduğu gibi İzmir’deki deprem vardı.

Partisinin yaptığı çalışmaları anlatan Kılıçdaroğlu, “Deprem konusunda, deprem riski konusunda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en nitelikli, en tutarlı, en sağlıklı raporları yazıp bunu bir siyasi malzemesi yapmadan bunu gidip yürütme organına götürüp teslim eden, ayrıca 3 buçuk saat anlatan Cumhuriyet Halk Partisi’dir” dedi Deniz Baykal’ın Genel Başkanlık yaptığı dönemde deprem raporu hazırlayıp, AKP’ye sunduklarını söyleyen Kılıçdaroğlu; Erdoğan’ın raporu olumlu karşıladığını fakat sonrasında uygulamaya yönelik adım atılmadığını söyledi.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının satırbaşları şu şekilde: 

Zor bi haftanın içindeyiz, acılarla dolu bir hafta… Benzer acıların yaşanmaması için gerekli önlemleri almak gerekiyor.

Mesut Yılmaz, hayatını kaybetti. Siyaset dünyamızın önemli bir aktörüydü. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz.

Depremin beşinci günü, hala enkaz kaldırılmış değildir. İnşallah enkaz altında kalanlar da kurtarılır. Arama kurtarma ekiplerine, belediyelerin, AFAD’ın, Kızılay’ın ekiplerine yürekten teşekkür etmek bizim görevimizdir. İnşallah bunu da hemen atlatırız.

İzmir’de yaşanan deprem dolayısıyla, CHP’nin bütün üyelerine, milletvekillerinden belediye meclis üyelerine kadar bütün üyelerine yürekten teşekkür ediyorum. Depremin olduğu andan itibaren, arkadaşlarımız adete seferberlik anlayışı içinde hemen İzmir’e gittiler. Çadırlar süratle kuruldu, ekmek, çorba, süt tüm belediyelerin desteğiyle yapıldı. Hiçbir sorun olmamasına özen gösterildi. Verdiğimiz mücadele, çaba, sadece İzmirliler için değil aslında, bir risk en hafif nasıl atlatılabilir, bu çaba içindeydik. 2588 çadır kuruldu, 25 bin 991 battaniye dağıtıldı, 370 bini aşkın maske dağıtıldı bizim belediyelerimiz tarafından. İş makinaları çalıştı, binek araç desteği verildi, 9 ayrı alanda şarj istasyonu oluşturuldu, ücretsiz mobil internetin alt yapısı oluşturuldu. 56 belediyemiz 180 araç 1120 personeliyle destek verdi.

‘SİVİL DÜNYADA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK’

Bir deprem gerçeği var. Bunu sürekli yaşıyoruz. Eğer biz, ülke olarak deprem gerçeğini kabul ediyorsak, gerekli önlemlerin alınması konusunda çaba harcamak zorundayız. Depremde hayatını kaybedenlerin partileri hiç önemli değil. Arkalarından fatiha okuyoruz, ağlıyoruz. Ya sonra napıyoruz? Asıl soru bu. Siyasi dünyada değişen bir şey yok, sivil dünyada değişen bir şey yok. Deprem olduğunda, can kaybını nasıl minimalize edebiliriz veya nasıl hiç olmaz bunu düşünmek zorundayız. Yaralı sayısını nasıl azaltabiliriz, bunun cevabını bulmalıyız. Siyaset kurumu bu soruların yanıtını bulmak ve yerine getirmek zorundadır. Deprem mühendisiliği denen bir dal var, yani bilim bize bütün bunları sunmuş biçimde. Fay hatları nerede, nerelerde insan yerleşimi olsun olmasın bunları saptamak mümkün. Peki ne yapıyoruz? Yasalar çıkarıyoruz, doğru. Ama yasaların kendi aralarında hiçbir tutarlılığı yok. 

‘ANA MUHALEFET PARTİSİYİZ, BİZİM DE SORUMLULUĞUMUZ VAR’

Deprem konusunda biz ne yaptık? Biz ana muhalefet partisiyiz, bizim de sorumluluğumuz var. Bu bölümü, özellikle bize oy vermeyenlerin dinlemesini istiyorum. Bürokrasisi gelişmiş ülkelerde, kaynakların saydam açıklandığı, üniversitelerin bilgi ürettiği ülkelerde depremle mücadele iki aşamadır. Birinci aşama şu, fay hattınız var biliyorsunuz burayı bir afet her an gelebilir, afeti nasıl önlemeliyiz… Birinci aşama bu. Depreme dayanıklı ev yaparsınız, yol yaparsınız, baraj yaparsınız. Burada öyle yapılaşma yaparsınız ki depereme dayanıklı olur. İkinci aşaması da, önlem aldık ama deprem oldu… Depremin oluşması halinde ortaya çıkan riski nasıl giderebiliriz… Hastaneye ulaşım yolu, kurtarma ekipleri nasıl çalışacak vesaire bunlar ikinci aşama. Türkiye’de hangisi yapılıyor? Peki önlem? Önlem alınmıyor. Depremden sonra risk oluşuyor, binalar yıkılıyor, can veriyoruz, gözyaşları döküyoruz, kurtulılanlar için seviniyoruz… Peki arkadaşlar, deprem sonrasını biliyoruz da neden öncesinde önlem almıyoruz. Bilim adamları var bu konuda. Bunlar çaba harcıyor. Bugün bir gazetemiz, şöyle bir başlık atmış “iktidarıyla muhalefetiyle bilime kulak tıkayan Türkiye”… Pes doğrusu. İktidar tıkıyor evet biliyoruz. Bu ayrımı insanın vicdanının yapması lazım. Kim görevini yapıyor, kim görevini yapmıyor bu da önemli. 

Parlamento görevini yaptı mı? Parlamentonun bir eksiği var. 17 yılda depremle ilgili 58 araştırma önergesi vermişiz AKP ve MHP  milletvekilleri hayır depremi araştırmaya gerek yok demiş. Parlamentonun oturup araştırması lazım. Demek ki muhalefet 17 yılda 58 kez dikkati çekmiş. Bilim insanları görevlerini yapıyrolar mı? Evet yapıyor. Çok sayıda bilim insanı önlem alın diye çıkıyor konuşyuor. Alınan bir önlem var mı, hayrı yok. Bilim insanı artık neyi yazacağım diyor, yaza yaza dilimde tüy bitti ama bunlar bir şey yapmıyor diyor.

‘BAYKAL, ‘DESTEĞE HAZIRIZ DEYİN’ DİYOR’

Rahat ve açıklıkla şunu söyleyebilirim, deprem konusunda alınması gereken önlemler konusunda Türkiye Cumhuriyet tarihinde en nitelikli, en kaliteli raporu hazırlayıp yürütme organına yani hükümete sunan tek parti var, o partinin adı da CHP’dir.

Sayın Deniz Baykal, raporun çok iyi olduğunu gördüğü için hükümetin bu raporu bilmesi lazım, gidin sayın başbakana bunu anlatın dedi. Dönemin Başbakanı da Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Ama diyor ki Sayın Baykal, “Bu raporu verirken bunu kamuoyuyla paylaşmayın, bu CHP’nin raporu olarak algılanmasın, çünkü deprem siyaset alanı değil. Depreme karşı önlem almak lazım, destek vermemiz lazım. Bu raporun öngördüğü kanunların Meclis’ten çıkması için desteğe hazırız deyin diyor.” Ne zaman? Kasım 2005. Sayın Baykal’ın önerisi üzerine Sayın Ersin Arıoğlu ve ekibi Başbakanlık müsteşarına telefon ediyor. Sayın Başbakan’a deprem konusunda uluslararası önemli bir raporun hazırlandığı, bilgi vermek istediklerini ifade ederler. Ömer Dinçer, Sayın Başbajan yoğun ama size 20 dakika ayırabilir. Erdoğan’a sunulan rapor 3 bölümden oluşuyor. Randevu günü Sayın Başbakanla görüşüyor, Sayın Baykal bu raporu paylaşmayın dedi. Raporu sunarlar… Erdoğan ilgili bakanları davet eder. 20 dakika zaman ayırması gereken rapora 3 buçuk saat ayırır. Raporun ne kadar önemli olduğunun bilinmesi lazım. Biz bu güne kadar ey Erdoğan biz raporu sunduk sen bir şey yapmadın demedik.

‘BU BİR SİYASİ TERCİHTİR’

Erdoğan Başbakanlık basın merkezine talimat verir deprem konusunda önemli bir brifing aldığını duyurur. Erdoğan, bu çok önemli bir rapor der, İstanbul Valisi’nin ve belediye başkanın da duyması gerekir der. Bu rapor maalesef ki raflarda yerini aldı. Muhalefet partisi ne yapıyor diyenlerin kulağına küpe olsun. 

Nerelerin zarar göreceği belli ama önlem alınmıyor. Bu bir siyasi tercihtir. Bu paranın nereye harcanacağının tercihidir. AKP siyasi tercihini böyle kullanmıştır. Gidiyorsunuz deprem binaları yıkılmış oraya. Burada deprem riski olduğunu biliyor muyduk, biliyordur. Siyasiler değil uzmanlar söylüyor. Niye önlem almadın. Gerek yok önlem almaya, bina yıkılır içindekiler yıkılır, e ben de giderim onlara derim ki ben size yeni bina vereceğim. E ölenler? Ölenler gitti…

Soruyorum deprem vergileri nereye gitti, kıyamet kopuyor. Şöyle diyor Erdoğan sorduğum soruya yanıtında; “Harcanması gereken yere harcadık, bundan sonra da Bay Kemal’e bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok” diyor. Bana hesabını vermeyceksin sen, millete vereceksin. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın diyoruz. Siz, insan nasıl ölür, bilerek, görerek, depremi bilerek ama önlem almıyorsunuz. 

Devlet sağlıklı yönetilmiyor arkadaşlar. Ahlak olarak yönetilmiyor, bilgi olarak yönetilmiyor, liyakat olarak yönetilmiyor. Vatandaştan parayı toplıyorsun deprem vergisi diye, sonra alıyorsun o vergiyi başka yerde kullanıyorsun. Bu vatandaşı aldatmadır. Bunu sorunca da, efendim sen bana soru soramazsın. Senin aldığın aylığı ben ödüyorum diyecek vatandaş. 

Deprem konusunda, deprem riski konusunda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en nitelikli, en tutarlı, en sağlıklı raporları yazıp bunu bir siyasi malzemesi yapmadan bunu gidip yürütme organına götürüp teslim eden, ayrıca 3 buçuk saat anlatan Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Artık Cumhuriyet Halk Partisi’nin devleti yönetme zamanı gelmiştir. 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.