CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’daki STÖ’lerle buluşmasında Kürt sorununun çözümüne dair 5 temel ilkeleri olduğunu söyledi.

“Helalleşme buluşmaları” olarak adlandırılan ziyaretler kapsamında Diyarbakır’a gelen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, programının üçüncü gününde temaslarına devam etti. Kılıçdaroğlu, kentteki sivil toplum örgütleri ile Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) tarafından düzenlenen toplantıda bir araya geldi.

“Türkiye’de muhalefet ve CHP’nin tutumu” konulu toplantıya, Diyarbakır Ticaret Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (DESOB) Başkanı Alican Ebedinoğlu, Baro Başkanı Nahit Eren, Ticaret Borsası Başkanı Engin Yeşil’in yanı sıra çok sayıda STÖ temsilcisi katıldı.

DİTAM Başkanı Mehmet Vural, toplantının açılış konuşmasında Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği “yüzleşme” konusunu üzerinde durup, “Türkiye’nin özellikle geçmişi ile yüzleşmesi gerektiğini” söyledi.

VURAL: GEÇMİŞLE YÜZLEŞME KONUSU ÖNEMLİ

Kılıçdaroğlu’nun ‘Türkiye’ye demokrasi gelecekse bunun yolu Diyarbakır’dan geçer’ sözünü hatırlatan Vural, şunları kaydetti: “Diyarbakır bir miheng taşıdır. Diyarbakır’dan çok yol geçer. Bunlara şimdiye kadar hiç uyulmadı. Geçmişle yüzleşme konusu önemlidir. Başı kapalı insanlarla yüzleşmek, 12 Eylül öncesi çatışan ve öldürülen gençlerin aileleriyle, idam edilen siyasiler ve genç insanların aileleriyle, hiç hak etmediği halde yıllarca cezaevinde kalan insanlarla, bölgemizde özellikle Diyarbakır Cezaevinde yatan insanların mağduriyetiyle, Cumhuriyetin başından beri Kürt halkının varlığını reddeden özellikle Dersim isyanının mağdurlarıyla, 1925’te idam edilen 46 insanın mağdurlarıyla, Muğlalı Mustafa’nın katlettiği köylülerin mağdurlarıyla ve yine Topal Osman’ın Karadeniz’de ve Zilan’da yaptığı katliamlarla yüzleşilmesi gerekiyor. Özellikle son yıllarda yaşadığımız Roboski başlı başına bir yüzleşme sebebidir.”

‘KÜRT SORUNUNA DAİR ADIM ATILMADI’

Sözlerine “Bölgede yaşayan bir Kürt halkı vardır. Bu halkın anadil sorunu vardır” diyerek devam eden Vural, eğitimde ‘anadil hakkı’ olması gerektiğini savunduklarını belirtti. Federe Kürdistan Bölgesi ve Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük operasyonlara işaret eden Vural, “Askeri operasyonların artık son bulması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bunlar artık bir halkı ezme operasyonudur. Hemen güneyde Irak anayasasının Kürdistan Federe yönetimi diye verdiği bir hak vardır. İsmi ile telaffuz edilmiyorsa bunda insanlar kırgındır, dargındır” dedi. Vural, geçmişin bir kan davasına dönüştürmeye gerek olmadığını ifade ederek, Kürt sorununa dair geleceğe dönük adımlar atılmasına ihtiyaç olduğunu vurguladı.

KILIÇDAROĞLU’NDAN ‘DEMOKRASİ’ VURGUSU

Sonrasında Kılıçdaroğlu, salondakilere hitap etti. Konuşmasına ülkedeki ekonomik krize değinerek başlayan Kılıçdaroğlu, ekonomik krizden kaynaklı sadece Diyarbakır’ın değil, Türkiye’nin kan kaybettiğini söyledi.

6 siyasi parti olarak bir araya gelip yaptıkları “Bilkent Deklerasyonu” başlıklı metinlerine değinen Kılıçdaroğlu, güçlendirilmiş parlamenter sistemi inşa etmek istediklerini ifade etti. “Eğer bir ülkede demokrasi yoksa sonucunun ne olduğunu hepimiz yaşayarak görüyoruz” diyen Kılıçdaroğlu, “Demokrasi olsaydı bugün biz özgürce tartışabilirdik. Hiç kimse kendisini ötekileştirilmiş olarak görmezdi. Medya özgürce siyaset kurumlarını eleştirebilirdi. Medyanın, basının özgürlüğü olurdu. Düşünceyi ifade özgürlüğü olurdu. Adalet olurdu. Bütün bunları yargının daha tarafsız, objektif ve hukuki ilkelere göre karar verdiği bir süreci yaşardık. Üst mahkemelerin verdiği kararları hatta AİHM’nin verdiği kararları alt mahkemede sıradan bir hakim, ‘Ben bunları uygulamam’ diyemezdi. Bütün bu sorunların temelinde demokrasinin yoksunluğu yatıyor. Türkiye’de demokrasi yok bunu kabul etmemiz lazım” ifadelerini kullandı.

‘SİYASİ PARTİLERİN KAPATILMAMALI’

AKP tabanı dahil olmak üzere bir çok kesimin demokrasi beklentisi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Bunun uzun süre devam etmeyeceği belli oluyor. Oy kaybından da belli oluyor. Demek ki demokrasiyi ortak payda olarak kabul edersek mesafe alabiliriz” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunu dile getirdiği siyasi partilerin kapanmaması gerektiğini de söyledi.

‘KAYYIMA KARŞIYIZ’

“Yargının bağımsız olmadığı yerde adaleti nasıl sağlarsınız?” diye sorarak sözlerine devam eden Kılıçdaroğlu, “Devletin dini adalettir diyeceksiniz, sonra gelip adaleti katledeceksiniz. Seçimle gelen seçimle gider. Kimi seçiyorsan seç demokratik kurallar vardır. Belediye başkanı seçiyorsun sonra da yerine kayyım atıyorsun. Belediye meclis üyelerini kaldırıyorsun sonra da bize demokrasiden söz ediyorsun. Biz buna karşıyız. Kayyım ilkesine karşıyız” dedi.

KÜRT SORUNU

DİTAM Başkanı Vural’ın sözlerine atıf yaparak “Geçmişi bir kan davası ile ele almak olmaz tabii. Bunlarla da bir yüzleşme sağlamamız lazım” diyen Kılıçdaroğlu, “Bir 100 yılı devirdik, ikinci bir yüzyıla geçiyoruz. Hangi siyasi görüşten olursa olsun bu ilk yüz yılın muhasebesini yapılması lazım. İkinci yüzyıla başlarken geçen yüzyılın bütün ayrıntılarını belleklerimizin bir tarafında tutup aynı acıların yaşanmaması için ikinci yüzyıla daha güçlü bir şekilde başlamamız gerekiyor. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizde ‘Kürt sorununu çözeceğiz’ diye bir maddede koyduk oraya. Evet var olan bir sorun var ve biz bu sorunu çözeceğiz. Tabii bazıları ‘böyle bir sorun yok’ diyor. Onlara göre olmaya bilir de. Niye böyle bir sorun yoktur diye kısır bir tartışmanın içine girmenin de mantığı yok. Böyle bir sorun var mı evet. Sorunu yaşayan kim? Sorunu yaşayan, ‘evet böyle bir sorun var’ diyorsa hiç o sorunu yaşamayan birisi bunu anlayamaz zaten. Sizin bir sorun olup olmadığını bilmeniz için sorun yaşayanı dinlemeniz lazım. Bir sorun var diyorsa dinleyeceksin. Esnaf sorun yaşıyorsa önce esnafı dinleyeceksin. Herhangi biri sorun yaşıyorsa çözülmesi lazım” diye konuştu.

5 TEMEL İLKE!

Kürt sorununun çözümüne dair ise 5 temel ilkeleri olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, bunları şöyle açıkladı: “Sorun bu 5 temel ilke üzerine inşa edilirse çözülebilir, bizim görüşümüz böyle. Birincisi sorunun nerede çözüleceğine karar vermeliyiz. Sorun Meclis’te çözülür. Başka bir yer değil. Kanun çıkaracaksın. Meclis’te nasıl olacağını da söyledim. Bu konuda Erdoğan’a bir de mektup gönderdim. Sorunun nasıl çözüleceğine dair iki sayfalık bir mektup gönderdim. Mecliste bir Uzlaşma Komisyonu kurulması gerektiğini söyledim. Her partiden eşit sayıda milletvekili bu uzlaşma komisyonunda görev alsın. Ayrıca uzlaşma komisyonu dışında bir ‘Akil Adamlar’ heyeti kurun. Dolayısıyla bu çalışmalar eş güdümlü eş zamanlı olsun. İkincisi, sorun çözmek isteyen kişinin samimi ve dürüst olması lazım. ‘Ben bu sorunu çözeceğim’ demesi lazım. Üçüncüsü, bu insanın gizli, kişisel bir ajandası olmayacak. Dördüncüsü millete açıklayamayacağı angajmanlara girmeyecek. Çıkacak neyi nasıl yaptığını millete anlatacak. Beşincisi de süreç devam ederken hem parlamentonun hem de milletin bilgilendirilmesi gerekiyor. Bir toplumsal destek gerekiyor bu sorunun çözümü konusunda. Bizim görüşümüz bu.”

‘KÜRDİSTAN DEMEK BÖLGESEL AYRIMCILIK’

Kılıçdaroğlu, ‘Kürdistan lafından rahatsız oluyorum’ sözlerine dair gelen tepki ve eleştirilere dair ise şunları söyledi: “Bir bölgesel ayrımcılık olduğu için doğru kabul etmediğimizi söyledim. Ama Irak Anayasasında Kürdistan Bölgesel Yönetimi var zaten. Biz buna itiraz edemeyiz. İtiraz etme hakkımız da yok. Anayasa, Irak devletinin kendi anayasası. Biz buraya heyet de gönderdik zaten. Niye karşı çıkalım ki? Görüştüler, görüşmeler yaptılar. Onlar da memnun her hangi bir sorun da yok. Bizim akrabalıklarımız da var. Tarihsel bağlarımız da var. 6 liderin üzerinde anlaştığı temel konulardan birisi de bölgesel barışı sağlamaktır. Biz Suriye ile de Irak’la da İran’la da herkesle barışacağız.”

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını tamamlamasının ardından toplantı basına kapalı olarak devam etti.