Kentin canlılığı erken saatlerde başlamıştı… Her yerden kadınlar akıyordu… Genci, yaşlısı, başı kapalısı, açığı, hızmalısı, pirsinklisi, bin yıl önceki kıyafetlisi, şortlusu, jeans giyeni… Her taraftan onlar çıkıyorlardı… İkili, üçlü, guruplar halinde, yanlarında hiç erkek yoktu… Erkekler sağı solu gözlemliyor, yüzlerinde bir mahcubiyet işlerine bakıyorlardı… Kadınların hepsinin yüzünde gülümseme, kahkahalarla ve söz birliği etmiş gibi aynı yöne doğru ilerliyorlardı…

Sanki bir mıknatıs konulmuştu kentin bir yerine ve tüm kadınları çekiyordu…

Kaç gecedir öyle, bir o meydanda, bir bu meydanda, sokak başlarında, caddelerde, gelişi güzel, öyle her yerde, tilililer, zılgıtlar, halaylar, horonlar, dans eden kadınlar… Çoğu da yabancı sanki, bu şehirli değil ama bu sabah hepsi aynı yöne doğru, araçlarda olanlar, camlardan dışarı tülbentler, renkli mendiller çıkarmış ama korna, gürültü hiç yok…
…….
Adam elinde su kolileri salona doğru taşırken, hemen arkasından tedirgin bir ses…

-Ne yapıyorsun burada, niye içerdesin?

-Suları taşıyordum, nereye bırakacağız?

-Tamam da sen niye taşıyorsun, niye içerdesin, görmüyor musun?

Adam sağına soluna baktı, bu işe birkaç gündür başlamıştı ve yükünü taşımaktan başını kaldırmamıştı, etrafı iyice süzdü… Her taraf sarı kırmızı yeşil ve en çokta mor renklerle kuşanmış, koca alan bir çiçek bahçesi gibiydi… Bir de son anda dikkatini çekti içerdeki tek erkek kendisiydi…

Her yerden kadınlar çıkıyor, koşturuyor, muazzam bir sevinç ve heyecanla bütünleşmiş, büyük ve coşkulu bir hareketlilik vardı…

-Çık çık tamam, suları bırak, biz arkadaşlarımızla taşırız, içeri de girme… Acemi herhalde, diye de içinden geçirdi…

Sonra etrafına seslendi… Arkadaşlar kapıları ve güvenliği uyaralım, dikkat edelim, işimizi kendimiz yapalım, üç gün erkek girmiyor içeri…

Binlerce kişilik salonun sahne arkasında ki odalardan birinde, bir masada hararetli tartışmalar, yine hepsi kadın ama bu sefer oldukça ciddi…

Aralarından orta yaşlardaki kadın sözlerini sürdürmekteydi…

-Bu şu anın konusu olmamalıydı… Daha önce planlanmış olan çerçevede yürütmek daha doğru olur… Planlamalar birkaç saat kala tartışılmamalı, yine de hepimiz buradayız ortak kararlaşıp sürdürebiliriz…

Genç kadın heyecan ve hararetle tekrar söz aldı…

-Evet planlamalarımız çok net… Daha evvel gerçekleştirdiğimiz uluslararası toplantılarımızın hepsi , bizler için büyük tecrübe oldu… Şu an burada tartışılan planlamalarımız değil… Bizler, özellikle genç kadınlar, sadece donuk resmi planlamalarla, her anı önceden belirlenmiş kurgusal tasarımlarla ilerlemeyi, etik ve estetik anlayışımız açısından da bir sorun olarak görüyoruz… Bu felsefik tartışmayı konferansa taşıyacağız… Planlama çerçevesi bizler için esas, ama anın canlıcılığını ve gelişen talepleri de katarak, genel planlamalara ek olarak bir gün daha uzatılmasını öneriyoruz… Çünkü;

İlimizde ve bölgede beklediğimizden çok daha yoğun bir ilgi gelişmiştir… Planlaması yapılan dünya kadın birlikteliğine çok yoğun bir yerel katılım gözlenmektedir… On binlerce kadın ekranlardan izlemektense, alanda, çalışmalarda canlı olarak bulunmak istemektedir… Bu çerçevede bir gün uzatılması genç kadınlar bileşeni olarak bizim önerimizdir…

Masadan başka bir ses, kendinden emin ve oldukça tecrübeli edasıyla…

-Arkadaşlar son birkaç saatimiz, genç kadın arkadaşların önerisi olabilir ölçülerdedir… Dünyanın her yerinden gelen binden fazla kadın ağırlayacağız… Çalışmalara dair şu ana kadar yaşanan bir aksama bizlere yansımamaktadır… Birazdan misafirlerimiz konakladıkları yerlerden hareketle alana girecekler… Bu tartışmayı çok uzatmayalım… Genel çalışmalarımız da, anlık gelişmeleri hesaplama ve ona göre yeniden biçim alma esnekliğimiz vardır, yaratılmıştır… Bugünkü giriş konuşmasında organizasyonu üstlenen arkadaşlar adına programın bir gün daha uzatıldığını ve son günü yerel katılımcılar ve genç kadın öncülüğünde planlayacağımızı ilan ederiz… Uzak ülkelerden gelen kadın temsilcilerimiz için de, kalanlar ve katılmak isteyenler son güne katılır, katılamayan kadınlar da geri dönerler…

Şimdi, davetli listesi kontrol edilmişti, oturma planlaması tamam mı?

-Ülke dışından katılan 1050 kadın ve hepsinin oturma planlaması, geldikleri ülkeler ve adları koltuklarına yazılarak ayarlandı… Yer gösterecek yapımız hazır… Misafirlerin konaklamaları takip edildi, şu ana kadar ki tüm ihtiyaçları ve üç günlük planlamaları netleştirildi… Eklenen dördüncü gün için bu akşam bir toplantı alınıp, o gün de tüm detaylarıyla netleştirilir, yarın ki toplantıya sunulur…

Toplantı sürmeye devam ediyordu ama dışarıya göre oldukça sıkıcıydı…

Giriş kapısında coşku başlamıştı…

Kültürel kıyafetler, her ulustan-ırktan kadınlar, dünyanın hemen hemen tüm dillerinden kelimeler havada uçuşuyordu… Koskoca giriş kapısı ve ön holünde bir renk cümbüşü ki, sanırsın Babil Kulesinin dibindeki erkekler kaçmış, 72 milletten ve dilden sadece kadınlar kalmıştı…

Kapıdaki dünya basını muazzam organize edilmişti, zamanın ve tarzın getirmiş olduğu saygı gereği, yazılı bir kural olmamasına rağmen, tüm basın emekçileri de kadınlardandı…

Salonun hemen önünde ki cadde trafiğe kapatılmış, davul zurna sesleri, farklı kültürlerin farklı enstrümanları-çalgıları ve bir dolu folklorik oyun gösterimdeydi…

‘’Çarik Spi’’ analar, yüzlerine onuru asmış, sanki bütün insanlığı beslemiş, korumuş, büyütmüş olmanın gururlu edasıyla durdukları, geçtikleri her yerde göz alıyorlardı…

Bir ses yükseldi hopörlörden, tüm sesleri bastıran, sonra aynı ses ama farklı dillerle de devam etti…

Bu yıl ki Dünya Kadınları Buluşma Formu, Ege Bölge, ‘’Deniz Poyraz Jineoloji Atölyesi’’ nde, 10 dakika sonra başlayacaktır… Katılımcıların salondaki yerlerini almaları rica olunur…

Kürsüde Demokratik Ortadoğu Konfederasyonu Eş Sözcüsü Türk yok Kürt, yok yok Arap, Fars, Asuri, Keldani fark etmez KADIN, elindeki kalemi düşürdü, sesi tüm salona yayıldı, çünkü salonda ölüm değil yaşamın ciddiyeti vardı…

Ve başladı söze…

-Toplantımıza başlamadan, bugün bu İzmir’de olmamızın önemli bir nedeni var… Bugün Deniz Poyraz’ ın sonsuzluğa katılımının yıl dönümü… Fehime annenin sözleriyle bıraktığı miras hepimizin kulaklarında ve zihninde çınlamaktadır… ‘’ Bir deniz gider bin deniz gelir’’…

Hepiniz Hoş geldiniz…
………………..
Deniz öldü ama arkadaşları anılarına bağlılığın gereği, sonu muhteşemi, hem yarattı hem yaşadı…

Bu ülkede katillerine tapınanlar, hâlâ melekleri yok etmeyi planlamakta ve tetikçileriyle canice katletmekte olsa da, geleceği sonsuzlaşan ve şimdi bizlerle yaşayan, melekler yaratacaktır…