TTB: Tuğluk’un hastalığı hızla ilerliyor, durumu ağır

TTB: Tuğluk’un hastalığı hızla ilerliyor, durumu ağır
Yayınlama: 19.10.2022

Türk Tabipleri Birliği (TTB), demans tanısı konan HDP eski Eş Genel Başkanı Aysel Tuğluk hakkında rapor hazırladı. Raporda, Tuğluk’un hastalığının hızla ilerlediği ve tedavisinin cezaevi koşullarında sağlanamayacağı yer aldı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Kobane Davası’ndan tutuklu yargılanan HDP eski Eş Genel Başkanı Aysel Tuğluk’un sağlık durumu hakkında rapor hazırladı. Hazırlanan raporda, Tuğluk’un tedavisinin “cezaevi koşullarında sağlanamayacağını, kişinin muhakkak üçüncü basamak bir sağlık kuruluşunda takibinin yapılması gerektiğini ve ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceğini” belirtildi.

Tuğluk’un avukatları Reyhan Yalçındağ Baydemir ve Serdar Çelebi’nin 13 Eylül’de yaptığı başvuru üzerine TTB; nöroloji, adli tıp ve psikiyatri uzmanlarının içinde yer aldığı bir bilirkişi heyeti oluşturdu.

Bianet’ten Ruken Tuncer’in haberine göre, bilirkişi heyeti, Seka Devlet Hastanesi, Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp Kurumu, İstanbul Üniversitesi Nöroloji Ana Bilim Dalı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun hazırladıkları raporları ve Tuğluk’la aynı koğuşta kalan Gültan Kışanak ile avukatların gözlemlerini içeren yazıları inceledi.

TEDAVİSİ CEZAEVİNDE YAPILAMAZ’

Uzmanlar, incelemelerinin sonucunda, Tuğluk’un tedavisinin “cezaevi koşullarında sağlanamayacağını, kişinin muhakkak üçüncü basamak bir sağlık kuruluşunda takibinin yapılması gerektiğini ve ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceğini” belirtti.

Tuğluk’un “orta evrede demans” olduğu, “bilişsel bozuklukların yanı sıra hastalığın parçası olan depresif belirtilerin de bulunduğu” ifade edilen raporda, “muayene kayıtlarının kronolojik incelemesinde bilişsel ve kognitif yetilerde hızla ilerleyici tarzda bir yıkım olduğu” vurgulandı.

‘HAYATINI YALNIZ İDAME ETTİREMEZ’

Bilir kişi heyeti raporunda şu bilgilere yer verildi:

“Kişide mevcut olan klinik tablonun anne kaybı gibi ağır bir emosyonel stres ile tetiklendiği ve cezaevi gibi moral, sosyal ve uygun tıbbi destekten yoksun ortamların klinik tabloyu daha da kötüleştirdiği, uygun şartlarda ve profesyonel bakım yapılamayan koşullarda hastalığın hızlı seyretmesinin beklenir bir durum olduğu, hapishanede kalıyor olmasının demans sürecini hızlandırıp sağlık durumunun daha da kötüye gitmesine neden olacağı, ayrıca depresif duygudurumun tedavi ve takibinin yapılmamasının seyri daha da kötüleştireceği, Aysel Tuğluk’ta var olan demans tablosunun nadiren tedavi edilebilir nedenlerinin olduğu, bu tedavi edilebilir nedenlerin ise hızla tanısının konmadığı ve zamanında tedavi edilmemesi durumunda ağır sekelli, geri dönüşsüz veya ölümcül olabildiği, demans tablosunun tedavisinin mümkün olmadığı durumlarda ise kronik bir hastalık olduğu ve hızla ilerleyerek kişinin günlük hayatında daha fazla yakınlarına bağımlı hale gelen bir seyir gösterdiği, bu nedenle cezaevi koşullarında sağlanacak tıbbi destek ve bakımın yeterli olamayacağı, kişinin muhakkak üçüncü basamak bir sağlık kuruluşunda takibinin yapılması gerektiği, ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği kanaatini bildirir uzman hekim heyetinin bilimsel görüşüdür.”

‘ATK RAPORLARINDA UZMAN DOKTOR YOK’

Raporda ATK’nin Aysel Tuğluk ile ilgili farklı tarihlerde verdiği raporlara da değinilerek “ATK dışında yapılan tüm tıbbi değerlendirmelerde Aysel Tuğluk’un tanısının demans olduğu ve tedavisinin buna göre düzenlendiği anlaşılmaktadır” denildi.

Raporun ATK raporlarına ilişkin değerlendirmelerinde de şu noktalara dikkat çekildi:

* ATK raporunda diğer hastanelerce düzenlenen raporda yer alan tıbbi değerlendirmeler ve görüşlere dair herhangi bir yorum veya tartışma yer almamış, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi beklenirken raporda herhangi bir tanı belirtilmediği halde; ‘tedavisi ve önerilen aralıklarla düzenli poliklinik kontrollerinin sağlanarak cezaevi şartlarında infazına devam edilebileceği’ şeklinde bir sonuç cümlesine kes kopyala yöntemiyle yer verilmiştir.

* Gerek psikiyatrik ve gerekse nörolojik değerlendirme paragraflarının başlangıç cümlelerindeki tanımlar ile bitiriş yargıları apaçık çelişkiler taşımaktadır.

* ATK’nin farklı kurumların hatalı, yanlış tıbbi tanıları nedeniyle kişilerin gereksiz ve yanlış ilaç kullanmasının önüne geçmemesi, hastaları ve meslektaşlarını hatalı tıbbi uygulamalar konusunda uyarmaması ve hatalı tıbbi uygulamalara göz yumması anlamına gelen bu durum ise ayrı bir değerlendirme konusu olabilir.

* Gözlem İhtisas Dairesi tarafından ‘hafif bilişsel bozukluk’ tanısı koyan ve ‘demans’ hastalığı olmadığını belirten heyette nöroloji uzmanı yer almamaktadır. Kişinin hastalığıyla ilgili uzmanların yer almadığı ATK raporları, ATK’yla ilgili mevzuat açısından dahi kabul edilemez.” (Kaynak)