Dargeçit JİTEM Davası’nın, heyetin altıncı kez değiştirilmesiyle “zaman aşımına” sürüklendiğini kaydeden mağdur ailelerden Mehmet Coşkun, mahkeme salonlarında “vücutlarından kaybettikleri bir parçayı” aradıklarını söyledi.

Mardin’in Dargeçit ilçesinde 29 Ekim 1995 ile 8 Mart 1996 tarihleri arasında Davut Altınkaynak (12), Seyhan Doğan (14), Nedim Akyön (16), Mehmet Emin Aslan (19), Abdurrahman Olcay (20), Abdurrahman Coşkun (21), Hikmet Kaya (24) ve Süleyman Seyhan (57) ile uzman çavuş Bilal Batır’ın kaybedilmesine ilişkin açılan davada 6’ncı kez yaşanan heyet değişikliği nedeniyle yine karar çıkmadı. Adıyaman 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen 22’nci duruşmada, mütalaada değişiklik için dosya savcıya gönderilerek, bir sonraki duruşma 11 Ekim’e ertelendi.

JİTEM davasının 29 Mart’ta görülen 21’inci duruşmasında esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı, “Öldürme eylemine iştirak ederek üzerlerine atılı suçu işlediğini gösterir her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği” gerekçesiyle bugüne kadar hiç mahkeme salonuna gelmeyen sanıklar hakkında beraat talebinde bulunmuştu.

Mağdur aileleri, sanıkların korunduğu dosyanın adım adım “zaman aşımına” yaklaştırıldığını, bugüne kadar hiçbir sanığın hazır bulundurulmadığını, kendilerinin dava duruşmalarına birer kişi katılım sağlayarak “adalet” beklediklerini ifade etti. “Güvenlik” gerekçesiyle Dargeçit’e 38 kilometre mesafedeki Mardin’in Midyat ilçesinden 416 kilometre ötede bulunan Adıyaman’a taşınan dava duruşmalarında sanık koltukları boş kalsa da, mağdur aileleri ise her duruşmaya katıldı.

Davanın açılması üzerinden geçen 7 yılda bütün duruşmalara katılım sağlayan mağdur yakınları Hazni Doğan, Abdulaziz Altınkaynak ve Mehmet Coşkun, aradan geçen 26 yılda yaşadıklarını ve duruşmaları anlattı.

12 YAŞINDA 120 METRE DERİNLİKTE

Her duruşmaya katılmak için Adıyaman’a, 330 kilometre uzaklıktaki Mardin’in Nusaybin ilçesinden sabahın erken saatlerinde yola çıktıklarını belirten henüz 12 yaşındayken katledilen Davut Altınkaynak’ın babası Abdulaziz Altınkaynak, çocuğunun kemiklerini 20 yıl aradan sonra Dargeçit’e bağlı Ulaş (Dîlan) Mahallesi’nde 120 metre derinliğindeki bir kuyudan çıkardığını söyledi. Altınkaynak, diğer mağdur aileleriyle birlikte sorumluların yargılanması için aradan geçen 26 yılda hiç “hukuk” mücadelesinden vazgeçmediğini kaydetti.

SANIKLAR ÖDÜLLENDİRİLDİ

Ailelerin İstanbul, Konya, Dargeçit, Nusaybin gibi farklı yerlerden duruşmaya katıldıklarını dile getiren Altınkaynak, “22 duruşmadır biz aileler katılım sağlıyoruz. Bizi cezalandırmak için buraya taşıdılar davayı. Buna rağmen her duruşmaya katılım sağlarken, daha bir sanık yüzü görmedik. Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bazen katılıyorlar ama biz yüzlerce kilometre yol katledip geliyoruz” diye konuştu. Yaşları 12 ve 15 arasından değişen çocukların katledildiğinin altını çizen Altınkaynak, “Çocukların katilleri tutuklu olması gerekirken, onlar devlet tarafından ödüllendirildiler. Dönemin Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire Muğla’nın Bodrum ilçesi Gümüşlük’te, dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren ise Sivas’ın Çepni Beldesi Belediye Başkanı yapılarak, mükâfatlandırıldı” ifadelerini kullandı.

ZAMAN AŞIMI UYARISI

Aradan geçen 7 yılda Adıyaman’da görülen dava duruşmalarında mahkeme heyetinin 6’ncı kez değişmesine tepki gösteren Altınkaynak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Karar beklediğimiz bir duruşmada mahkeme heyeti yine değişti. Bunun anlamı bu dosyanın sürüncemede bırakılarak zaman aşımına uğramasını sağlamaktır. Biz aileleri uzak yerlerden buraya getirerek, bu sanıkları aklamak istiyorlar. Bizim insan hakları savunucularından beklentilerimiz bu davaya sahip çıkmaları. İnsanım diyen herkes bu dosya zaman aşımına uğramadan sonuçlandırılması için çaba içinde olmalı ve bu sanıkları tutuklatmak için çalışmalı.”

HEPSİ BİRBİRİYLE BAĞLANTILI

Katledilen Seyhan Doğan’ın (14) kardeşi Hazni Doğan da, Altınkaynak gibi bugüne kadar görülen bütün duruşmalara katıldı. Ağabeyi Seyhan Doğan kaybedildiği zaman onun yerine çobanlık yaptığını söyleyen Hazni Doğan, 11 yaşındayken kendisi de gözaltına alındığını ve ağabeyiyle birlikte işkenceye maruz kaldığını kaydetti. 4 günün sonunda serbest bırakıldığını dile getiren Doğan, yaşadıklarını ailesine anlattığını, ailesiyle birlikte savcılığa dilekçe verdikten sonra yine gözaltına alındığını ve 20 gün işkenceli sorguda kaldığını aktardı. Aradan geçen 26 yılda ailesiyle birlikte sanıkların yargılanması için mücadele ettiğini belirten Doğan, “Cumartesi Anneleri uzun yıllardır kaybedilen çocukları için mücadele ediyor. Bu dosyaların hepsi birbiriyle bağlantılı. Bunlardan birinde yargılamalar gerçek ve doğru bir şekilde yapılırsa hepsi açığa çıkacak. Bunun için hiçbirinin açığa çıkmasını istemiyorlar” diye konuştu.

‘SONUNA KADAR TAKİPÇİSİYİZ’

Dosyanın Mardin’den Adıyaman’a “güvenlik” gerekçesiyle taşındığının altını çizen Doğan, “Katledenler güvenlik gerekçesiyle başka bir yere alınmasına rağmen bugüne kadar hiç duruşmalara gelmediler. Bu uzun yolda biz aileleri yormak, artık katılım sağlamayacak bir duruma getirerek dosyayı sahipsiz bırakmak istiyorlar. Biz buraya gelmediğimiz zaman kafalarına göre hukuksuz kararlar alacaklar. Buraya gelmemizdeki temel amaç, adalet sağlanacak, hak-hukuk yerini bulacak beklentisi değil; sonuna kadar bu davanın takipçisiyiz ve peşini bırakmayacağız demek içindir. Bu dosyayı nerede görürlerse görsünler biz orada olacağız” şeklinde konuştu.

PEKER’İN AÇIKLADIKLARI

Devlet bağlantılı çete yöneticisi Sedat Peker’in son dönemde “faili meçhul” cinayetlere dair işaret ettiği devlet görevlilerini uzun yıllardır kendi tarafından açıkladığını vurgulayan Doğan, şunları söyledi: “1990’lı yıllarda işlenen faili belli cinayetlerin aktörlerini bir bir açıkladık. Şimdi Peker’in açıkladığı ve bütün Türkiye’nin hayretler içinde dinlediği isimleri biz uzun yıllardır dile getiriyoruz. Mehmet Ağar, Tansu Çiler gibi isimlerin bizim dosyayla direkt bağlantısı var. Dönemin Dargeçit Jandarma Komutanı Bodrum’da, Mehmet Ağar’ın konaklarında kalıyor ve belediye başkanı yapılarak ödüllendiriliyor. Yıllardır bunları dillendiriyoruz ancak yürekli bir savcı çıkıp bunları yargılamıyor.”

Aradan geçen 26 yılda sanıkların cezalandırılması için bir adım atılmadığına dikkati çeken Doğan, “30 yıl önce yine akrabalarım gözaltına alındığı zaman annem dönemin Dargeçit Savcısı’nın yanına gitmiş ve savcı ona ‘Elimden hiçbir şey gelmez’ demişti. Bugün yine savcıların karşısına çıktığımızda aradan 30 yıl geçmesine rağmen aynı cevabı veriyor bize. Kürtler nezdinde aradan yüz yıl da geçse değişen bir şey olmuyor. Söz konusu Kürtler olunca adalet işlemiyor, mahkemeler işlevsiz kalıyor” dedi.

CİNAYETLERİN FAİLİ BELLİ

Dava dosyaları için kullanılan “faili meçhul” kavramının yanlış olduğunu söyleyen Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kavram artık kullanılmamalı. Çünkü bu cinayetlerin faili bellidir. Cumartesi Anneleri İstanbul’da yıllardır bir araya gelerek mücadele ediyor. Onların arkasında binlerce insan olmadığı sürece sonuç alamayız. Herkes Cumartesi Anneleri’nin sesine ses olmalı ve bu dava dosyalarını takip edip, kendi dosyası gibi görmeli. Bu dosyayı anne ve babalarımız takip ediyordu, onlar bugün yaşamıyor biz takip ediyoruz, biz olmazsak çocuklarımız takip edecek.”

VÜCUTLARINDAN BİR PARÇA

Kaybedilen 21 yaşındaki Abdurrahman Coşkun’un ağabeyi Mehmet Coşkun ise, mahkeme salonlarında aradıklarının “vücutlarından kaybettikleri bir parça” olduğunu söyledi. “Tank ve toplarıyla gelip evlerinden aldılar ve gözaltında kaybettiler” diyen Coşkun, aradan geçen 20 yılda kemiklerin bulunduğu alanların “askeri koruma bölgeleri” olduğunu hatırlattı.

Mahkeme heyetinin sanıkları korumak için değiştirildiğini dile getiren Coşkun, devamında şunları söyledi: “Bu katillerin bugün cezaevinde olması gerekirken, hukukun uygulanmadığı mahkemeler yüzünden ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Adaletin sağlanacağına dair bir umudumuz yok ama bu yoldan başka yolumuz da yok. Çocuklarımızın katilleri, devlet adına bu görevi yaptıklarına inanıyor. 12 yaşındaki bir çocuk devleti nasıl yıkabilir? Biz bu davanın peşini bırakmayacağız. Katiller gerçekten yargılanana kadar mücadelemize devam edeceğiz.” (MA)