Ormanlık alanlar iktidarın hedefinde

Ormanlık alanlar iktidarın hedefinde
Yayınlama: 03.07.2023

İSTANBUL – Ormanlık alanlar, “güvenlik”, maden, enerji ve turizm gibi gerekçelerle yandaşa peşkeş çekiliyor. Yeşil Sol Parti İklim Adaleti Koalisyonu üyesi Çiğdem Özbaş, söz konusu duruma karşı mücadele edilmesi gerektiğini belirtti. 

Ormanlık alanlar, maden, enerji, turizm ve ulaştırma gibi nedenlerle ya yok ediliyor ya da ranta açılıyor. Özellikle kıyı şeritlerinde bulunan kentlerde bugüne kadar birçok ormanlık alan AKP yandaşları için yok edildi. Sadece 2015 ila 2020 yılları arasında ortalama 11 bin futbol sahası orman alanı yandı. Birçok ormanlık alan da çeşitli izinlerle yok edildi. “Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir” hükmü ise sonraki süreçlerde yok sayıldı. Yakılan ya da yok edilmesine izin verilen alanların bazılarında ise devasa lüks oteller yükseldi. 

Kıyı şeridindeki kentlerde durum buyken, Kurdistan’da ise “güvenlik” adı altında ormanlık alanlar yok ediliyor. Şirnex’te bulunan Cudi, Gabar ve Besta bölgeleri ile Amed, Mûş, Colemêrg ve Bedlîs kırsallarında son yıllarda binlerce ağaç kesildi. Korucular, kestikleri ağaçları ise çeşitli illerde sattı. 

Konuyu değerlendiren Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) İklim Adaleti Koalisyonu üyesi Çiğdem Özbaş, yaşanan kıyım nedeniyle ormanlık alanların gittikçe yok olduğuna dikkat çekti. 

NEOLİBERAL POLİTİKALAR

Dünya genelinde ormanlık alanların yok oluşunun iklim kriziyle bağlantılı olduğunu vurgulayan Özbaş, gelinen aşamada uluslararası alanda ciddi önlemler alınması gerektiğinin altını çizdi. İklim krizine karşı yüzden fazla ülkenin bir araya gelerek imzaladığı ve 2016’da yürürlüğe giren Paris Anlaşması sonrası dünya ölçeğinde ormansızlaştırmanın az da olsa düşüş gösterdiğine işaret eden Özbaş, AKP iktidarının son yıllarda neoliberal politikaları nedeniyle Türkiye’de ormanlık alanların maden, enerji ve turizm gibi sektörlere yeniden peşkeş çekildiğini dile getirdi. 

‘İKTİDARIN RANT MERKEZLERİ’

AKP ve sermaye odaklarının ormanlık alanları “rant merkezi” haline getirdiğini ifade eden Özbaş, “Endüstriyel amaçlarla, kalkınma merkezli yeni orman alanları yaparsanız ya da yaşlı ağaçları kesip yerine endüstriyel ağaçlar ekerseniz, ekolojik ormanlar yok olur. Endüstriyel deyince, piyasa merkezli yani satış için oluşturulan ormanlardan bahsediyoruz. Bu tür ormanlara o kadar yoğun bir talep var ki bu talepleri karşılamak için de ormanları endüstriyel hale getiriyorlar. Ormanlara ekilen ağaçların tomruk, keresteleri ulaşım, barınma ve inşaat sektöründe kullanılıyor” diye belirtti. 

İktidarın ekoloji politikaları nedeniyle ekosistemde ciddi bir yarık oluştuğunu ifade eden Özbaş, bu durumun önüne geçmek için ormanlık alanların yeniden onarılması ve genişletilmesi gerektiğini belirtti. Öztaş, öte yandan biyoçeşitlilik arz eden karbon yutak ağaç türlerinin yaygınlaştırılması gerektiğinin altını çizdi. 

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tarım ve mera alanlarını korumadığını söyleyen Özbaş, halkın ormanları için mücadele verdiğini vurguladı ve “Halk ne kadar koruyor, ne kadar savunursa, o kadar korunuyor ve savunuluyor” diye ekledi. 

KURDİSTAN’I ORMANSIZLAŞTIRMA 

Kurdistan’da “güvenlik” adı altında ormanlık alanların yakıldığını belirten Özbaş, “Kurdistan açısından ormansızlaştırma, hep güvenlik tartışmasıyla birlikte geliyor. Kalekol kurmak için ağaç kesiyorlar” diye konuştu. Yeşil Sol Parti olarak iktidar ve sermaye gruplarının ekolojik tahribatına karşı mücadele etmeyi sürdürdüklerini dile getiren Özbaş, “Bakanlık yetkilileri, maden ocağı ya da santral kurma projeleri kapsamında halkla toplantı yapıp, bu projelerin halka faydalı olacağı yönünde bilgi veriyordu. Biz bu toplantıların birçoğunu bastık. Örnek verecek olursak, Akbelen’de ilk davaları kazanmıştık. Fakat yeniden döndüler ve bilirkişi raporlarında o alanı termik santraline uygun bir yer haline getirerek, saldırı sürecine girdiler. Orada 2 yıldır köylülerle birlikte nöbet tutuyoruz. Geçtiğimiz günlere arkadaşlarımız nöbet tutarken jandarma gelip tehdit etmiş” diye belirtti. 

Özbaş, iktidarın ekolojik tahribatlarına karşı mücadelenin her zaman olduğunu ancak yetersiz kaldığı eleştirisinde bulunarak, halkla birlikte mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı.