Batman’da Hizbullah’ın katlettiği gazeteci Cengiz Altun mezarı başında anıldı

Batman’da Hizbullah’ın katlettiği gazeteci Cengiz Altun mezarı başında anıldı
Yayınlama: 24.02.2023

Batman’da 31 yıl önce Hizbullah tetikçileri tarafından katledilen Yeni Ülke Gazetesi muhabiri Cengiz Altun, mezarı başında anıldı. 

Batman’da 24 Şubat 1992’de habere giderken Hizbullah tetikçileri tarafından katledilen Yeni Ülke Gazetesi muhabiri Cengiz Altun, katledilişinin 31’inci yılında Çamlıca Mezarlığında bulunan mezarı başında anıldı. Anmaya Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin (DFG) yöneticileri, üyelerinin yanı sıra kentteki gazeteciler, Altun’un ailesi, görevden alınarak yerlerine kayyım atanan Êlih Belediyesi Eşbaşkanları Songül Korkmaz ve Mehmet Demir, Tevgera Jinên Azad (TJA), Barış Anneleri Meclisi, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER),  HDP, DBP, Yeşil Sol Parti Eşbaşkanları ile yöneticileri katıldı. Saygı duruşu ile başlayan anmada konuşan MEBYA-DER yöneticisi Ekrem Değirmenci, halka yönelik baskıları, halkın acılarını, direnişini dünya kamuoyuna yansıtan Kürt basının sürekli karanlık göçlerin hedefinde olduğunu hatırlatarak, Altun’un da devletin gözetiminde katledildiğini söyledi.

‘ALTUN’UN KATİLLERİ BELLİ’

Altun’un failli meçhul değil, faillinin belli olduğunu kaydeden Değirmenci, “Basın karanlıkta kalan birçok şeyin açığa çıkarılmasıdır. Altun’un katileri belli, birçok belge ve rapor ile ortaya çıktı. Katillerin kim olduğu belli ancak gerçekler ortaya çıkarılmak istenmedi. Basın şehitlerimizin çizdiği yol karanlığı aydınlattı, aydınlatmaya da devam ediyor” dedi. DFG Yöneticisi Hakkı Boltan ise Altun’un katledilmeden önce emniyette onu öldürmek isteyenlerin olduğu yönünde başvuruda bulunduğunu vurgulayarak, “Ancak hükümet tedbir almadı. Ve evinin önünde katledildi. Onu öldüren silah, silahı kullanan kişiyle birlikte yakalandı. Ancak bu kişi sadece ruhsatsız silah kullanmaktan gözaltına alındı. Adli Tıpta silahı bunun kullandığı ortaya çıktı. Ancak yine de yargılanmadı. Onu katleden kişi o kadar rahat davranmış ki silahı saklama gereği bile duymadı. Faili beli olayda yargılanan olmadı” dedi.

GAZETECİLİKTE ISRAR

Gazetecilerin katliam, gözaltı ve tutuklamalar ile sürekli karşı karşıya kaldığını ifade eden Boltan, “Nasıl ki 90’lı yıllarda arkadaşlarımız ölümü göze alıp gazeteciliği sürdürmüş ise şimdide arkadaşlarımız tüm baskılara karşın gazetecilikte ısrar ediyor. Ve özgür basın geleneğini sürdürüyor. Cengiz arkadaşın kalemi hiçbir zaman yerde kalmadı ve kalmayacak” diye konuştu.

Yapılan konuşmaların ardından mezarlığa karanfil bırakılırken, anma yazar Zübeyir Çelik’in gazeteciler için yazdığı “Nûnerên ronahiyê û şehîdên çapemeniyê” adlı Kürtçe şiirin okunmasıyla son buldu. 

Çelik’in kaleme aldığı şiir şöyle: 

“Leşkerên ronahi ew in

Peyrewên Yezdanê mezin

Rê dijwar in dîtin, gotin,

Ji bo însan xebat kirin

“ji “qal û bela” bi peyman in

Girêdayî ne jê naqetin

Li her derê rast dibêjin

Welew serî li ser bidin

Li dij Fîr’ewn û Nemrûdan

Mûsa, Îbrahîm û Bûdan

Zerdeşt û Manî ronî dan

Zilma Roma û Yehûdan

Îsa Mesîh li çarmix dan

Ebûcehlan pir ezyet dan

Roniya çavan Mihemmedan

Mu’awuyan û Harûnan

Xwe kirin siltan li ser însan

Ebû Mislim ji Xurasan

Ji bo bindestan serî hildan

Gihan karwanê şehîdan

Pir Hellac û Mihyedîn an

Rastî gotin serê xwe dan

Mezra botan axa kevnar

Gelek xweşmêr û namîdar

Oldar, hozan û zaniyar

Mirovahî kirin jîndar

Cizîrî û Xanî û Hejar

Cegerxwînê dil pêta ar

Ji nû ve gel kirin hişyar

Şên kirin Cûdî û Gebar

Ji dîrokê ev ronî hat

Roja me derket nav welat

Stêrk li dorê bûn civat

Êdî bindest nakin tebat

Ji hêlekî çekdar xebat

Ji hêlek dî pênûs lebat

Me xwe nas kir ev e heyat

Av dan jiyan Dîcle û Firat

Eşqa welat pir şêrîn e

Asteng li pêş xwe nabîne

Apê Mûsa bi bîr bîne

Şehîd pîrê rêzanîn e

Şûr wek pênûsê tûj nîn e

Cengiz rêçê dişopîne

Digel Hafiz û Çetîn e

Dîrok bi xwîn nivisîne

Nivîsdandin ji bo xortan

Pir heval û dost yaran

Pey rêça wan ketin karan 

Ji bo bindest û bêçar an

Jîn afirandin li her war an

Bîranîna wan serdar an

Roniya me evîndar an.” (MA)