Küresel-kapitalist sistem, Coronavüris krizinde ekonomik ve siyaset olarak  iflas etmiştir. Kapitalist sistem demokrasi ve insan haklarını bir kez daha hiçe sayarak rafa kaldırarak sistemin çarkları arasına emekçi sınıfları atarak sistemini devam etmesi için çaba sarf etmiş oldu.

Dünyanın her tarafında Coronavirüsleri insan ölümleri ile alarım çalarken! Küresel kapitalizm hiç bir şey olmamış gibi,sömürüsü için üretime ve savaşlara devam etmiştir.

Ülkeleri  ve insanları birbirinden savaştırmak için kardeşi, kardeşe karşı düşman yaparak kırdırmaya devam etmiştir!

Mezhepsel ve etnik savaşlarla Ortadoğu da ve Asya, Afrika, Latin Amerika ülkelerinde küresel kapitalizm ve emperyalist ülkeler vekalet savaşları yürüterek onlara öncülük ve silah yardımını artırırken savaşları şiddetlendirmiştir.

Ölen, ölür kalan sağlar bizim kölemiz olur düşüncesini öne çıkarak, dünyanın her tarafın da küresel kapitalizm çıkarları için kan akmaya devam ediyor.

Silah tekellerinin iştahı kabarmış ülkeleri silahlanması için birbirinden yarıştırırken diğer taraftan savaş alanlarını genişletmek için yeni ülkeleri savaşın içine karıştırmak için aralarında  rekabete artırmışlardır.

Yeni savaş uçakları, helikopterler, Es 300, 400 füzeleri, nükler silahlar,bombalar tanklar, Alman panzerleri pazara çıkmış alıcıları ile rekabet ettiriyor.

Dünyada Coronavirüs ve Covid-19 pandemi döneminde; Küresel kapitalizm bir kez daha bu mücadelede sınıfta kalarak insanların ölmesine ortak olmuştur.

Pandemi döneminde, insanların yaşamına göre değil, çarkların dönmesine ve savaşlara bayraklarını açarak rant ve kärını düşünmüştür.

Dünyada kapitalizm, Coronakrizleri tavan yapmış emekçi sınıflar açlık ve yoksullukla terbiye etmek için yarışa girmişler.

İşçiler kapitalist sistemin birer ücretli kölesi haline sokulmuş sendikalar işlevsizleştirilmiştir. Hergün işsizler ordusu Coronavirüsünü bahane ederek işten çıkarmalar ve işsizlik hergün geçtikce artmakta, emekçi sınıflar işimi kayıp ederim korkusuyla sessiz ve  suskun yaşamaya mahkum edilmeye çalışıyorlar.

Böyle olunca hak, hukuk rafa kalkmış kapitalistler, işverenler sevinirken, sistemin çürümüşlüğüde ortaya çıkmakta, insanlık sürünüyor ve insanlık çürüterek bitiriliyor.

İnsanlar o kadar çürmüşlüğü yaşıyor ki, ırkçı, faşist, gericilikle beyinleri yıkanmış ki,  Coronavirüs döneminde ölenleri gizlediler!

Gündemi değiştirmek için insanları tehdit ve baskılarla korkutarak sosyal medya paylaşımlarına cezaları artırmakla halkın sesini yok etmek için ülkeler yarışa girdiler.

Ülkemizde ise Kürd halkına ve HDP’ye karşı baskı, şiddete ve katliamlara kendini vatansever, milliyetçi ırkçı faşist olarak lanse eden yaratıklar sevinmekte! Gebersinler diyebilmekte o anlayışla insanlıktan çıkmış, mahluklar haline gelirken, insanlığın bittiğini gösteriyor.  

Ülkemizde saray rejimi her süreci kendi lehine çevirerek kullanmaya çalışmıştır. Pandemi COVİD.19 döneminde işçilerin tek güvencesi olan  Kıdem tazminatlarına dahi göz dikmiş durumdalar. Daha öncede işsizlik fonunu işverenlere peşkeş çeken saray rejimi, bugünde işçilerin kıdem tazminatları nı yok etmeye çalışıyor.   

’’Egemen sınıfın düşünceleri,  bütün çağlarda,  egemen düşüncelerdir. Başka bir deyişle toplumun egemen maddi gücü olan sınıf,  aynı zamanda egemen manevi güçtür.  Maddi üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf,  aynı zamanda zihinsel üretim araçlarını da elinde bulundurur.’’(K.Marx-Engels)

Bir toplumun üstyapısı hukuki,  siyasi,  kültürel,  ahlaki vb. Normları,  biraz çıktığı eski ve ama en çok o an içerisinde bulunduğu yeni egemen üretim biçimlerinin bir sonucudur.  Egemen üretim biçimi kapitalizm,  kendi varlığının,  sürekliğinin koşullarını varetmek amacıyla kendi üstyapısını oluşturuyor.  İktisadi temelin özel mülkiyet ve onu genişleten kar hırsı kendi iç yasalarıyla üstyapıya yansımasıyla yaşanan insani değer erozyonu,  insanlığın doğal ilişkileri haline geliyor.

Kapitalizm kendini yeniden ve sürekli üretebilmek için,  insanı yani tarihi değiştirme gücüne sahip özneyi ideolojik, politik ve kültürel kuşatma altında tutarak kendi alternatifini yine kendi sınırları içinde yaratmak zorundadır.  Kapitalizmin yeniden varlığını ve sürekli üretimini sağlayabilmesi için,  insana ihtiyacı var ancak, tekelci düzenin ideolojik hegemonyası altında düşlerinin dahi kapitalist toplum içerisine mahkum edildiği,  çevresini sorgulamayan,  anlamayan ve nihayeti değiştirmeyen,  kapitalist üretim çarkı içerisinde verilen dayatılan görev dışında bir yetkinliği bulunmayan insana dönüşmüştür.

Tüm çıplaklığıyla vahşi ve sömürücü yüzünü açığa çıkartığı günümüzde,  eğitimin dahada üzerine düşmek zorunda.  Bugün tekelci sermaye düzeninin,  iktidarını kurumsallaştırmasına  ve varlığını devam ettirmesine yönelik cevap veren toplumsal boyutta herkes okuma şansına sahip olamazken, sermaye kendi çıkarları doğrultusunda  paralı  özel eğitim  ve Amerikada okuması ve gelecek yönetici olacak adaylar için hak tanıyan,  aynı zamanda insanlığın kendine yabancılaşmasına omuz veriyor,  çağdaş dünyada toplumu etkilemede önemli rol oynayan medya tekelciliğin varlığının sigortasıdır.

Teknolojik  gelişmeler bilgisayar ve iletişim ağının, hızla gelişmesi sonucu etkisini arttıran medyanın iki önemli işlevi var. 

Birincisi medyatik insan tipini yani bir parçası olduğu tekelci düzenin ihtiyacı olan bireyci, yabancı, egoist, kariyerist, vb. İnsan tipini yaratmak. 

İkincisi de devrimci sosyalist hareketin, kapitalizmin iç çelişkileri nedeniyle,  zorunlu olarak doğan toplumsal muhalefetle buluşmasını engellemektir,  bu yönde bilinç bulanıklığı zihin karmaşası yaratmaktır.

Bu görevi tekelci düzenin medya imparatoluğu  yapıyor, hemde insanlığı hiçe sayarak.

Bu noktada toplumsal çürümenin işsizliğin ve gün geçtikce ağırlaşan yaşam koşulları insanları açlıkla başbaşa ölümü beklemeye mahkum ederken tekelci kapitalizmin medyası toplumun ilgisini başka yöne çekebilmek için sahte pembe kurtuluşlar hazırlıyor.

Küresel kapitalizmin,  tarihin sonunun geldiği çığlıklarıyla insanı insani duygulardan uzaklaştıran ideolojik,politik,kültürel hegomanyasının etkisini güçlendiriyor.  İnsanlık kayboluyor,  barbarlığı dayatan emperyalist kapitalizmin gerektiğinde zora dayanarak yarattığı bu kuşatmanın kırılması gerekiyor ve zor kullananlara,  zoru dayatanlara karşı zor kullanmaksızın kuşatma kırılamıyor.

’’İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar ama, kendi isteklerine göre kendi seçtikleri koşullar altında yapmazlar,  bunu doğrudan doğruya daha önce ve geçmişten kalan koşullar içinde yaparlar’’. (K.Marks)

Yeni bir dünyayı isteyenlerin eski dünyanın çirkinliklerinden sıyrılarak istedikleri dünyayı kurabilmeleri ideolojik zeminin sağlamlığıyla mümkün oluyor,  yoksa eskinin çürüten etkisi yeniyi isteyenleride etkiliyebiliyor yaklaşımla değerlendirildiğinde,  ekonomik temel değiştiği yada tasfiye edildiğinde,  onun üst yapısı da onu izleyerek değişir yada tasfiye olur,  yeni bir ekonomik temel doğunca,  bunu izleyen ve buna tekabül eden bir üst yapı doğar sonucuna varırız.

’’Bütün bir toplumda devrim yapan düşüncelerden söz edildiği zaman yapılacak şey, şu olğunun dile getirilmesidir.  Sadece eski bir toplumun bağrında yeni bir toplumun ögeleri oluşmuş bulunmaktadır.’’(K.Marks)

Devrimci öncü dönüştürendir,  dönüştürecek olanın kendisinin dönüşmesi gerekiyor ne cins ayırımcılığın,  statükoculuğun,  küçük burjuva mülkiyetciliğin vb. gibi  bir çok eski anlayışın hakim olduğu bir yapının yeninin öncü örgütü olduğunu ne söyleyebiliriz ne de içinde yeralan kollektifin devrimci öncü olmasını bekleyebiliriz. 

Kapitalist sisteme karşı savaşımda kendimizi onun değerleriyle ölçmek,  yargılamak yerine yüzümüzü işçi sınıfının 175 yıllık tarihsel birikimine ve onurlu mücadele geleneğine dönerek Marksizmi- Leninizmi ideolojisini teorik baz olarak alıp günümüzün koşullarına göre uygulamamız ona göre yeni insan tipiyle örgütleneceğimize inanmalı! Marksın sözüyle bitirmek istiyorum örgütsüz sınıf köle sınıftır. O halde örgütlenmek birlik olmak için güçlenmeliyiz. 

Başarılı olmak için önce insan sonra birey olarak. Sınıf mücadelesine sosyalizme inanmalıyız ve güvenmeliyiz insanlığın kurtuluşu sosyalizmde olduğunu birkez daha unutmayalım.

17.6.2020

Mehmet Özcan