Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı seçim deklarasyonunu açıkladı

Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı seçim deklarasyonunu açıkladı
Yayınlama: 03.04.2023

Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı, seçim deklarasyonunu açıkladı. Seçimin tarihi fırsat ve riskler barındıran bir eşik olduğunun belirtildiği deklarasyonda “Ankara’nın demokratikleşmesinin ön şartı Diyarbakır’ın özgürleşmesinden geçmektedir” denildi.

Emek ve Demokrasi İttifakı bileşeni Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti), Kürdistan’daki siyasi partilerle kurduğu Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı, 14 Mayıs seçimlerine dair deklarasyon açıkladı.

Diyarbakır’da düzenlenen toplantıya Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Berdan Öztürk, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Azadi Partisi Genel Başkanı Ayetullah Aşiti, Devrimci Demokrat Kürt Derneği’nden Abdulhey Okumuş, İnsan ve Özgürlük Partisi (PİA) Genel Başkanı Mehmet Kamaç, Kürdistan Komünist Partisi (KKP) Genel Başkanı Sinan Çiftyürek ile Kürdistan Sosyalist Partisi Genel Başkanı (PSK) Bayram Bozyel katıldı.

Deklarasyonun Türkçesini DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Kürtçesini ise PSK Genel Başkanı Bayram Bozyel okudu. ‘Ortak mücadele’ vurgusu yapılan deklarasyon şöyle:

“14 Mayıs 2023 seçimlerine, Pazarcık-Elbistan depreminin büyük acısı, yası ve öfkesi altında gidiyoruz. Maraş merkezli depremde resmi rakamlara göre 50 binden fazla insanımız yaşamını yitirmiş, yüz binlerce insan ağır bir biçimde yaralanmıştır. Gerçek can kayıpları ve yaralı sayısı ise çok daha fazladır. Amed’den Cinderes’e geniş coğrafyada yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa diliyoruz. Ailelerin ve halkımızın, halklarımızın başı sağ olsun. Büyük geçmiş olsun diyoruz. Devlet, hükümet kurumlarıyla en kritik ilk günlerde deprem bölgesinde yoktu, geldiğinde de donanımsızdı. Devletin söz konusu ihmaller zinciri, depremdeki can ve mal kayıplarını artırarak katliama dönüştürdü. Öte yandan deprem felaketinde sergiledikleri büyük dayanışma seferberliği nedeniyle halkımıza, ilgili sivil ve siyasi kurumlara teşekkür ediyoruz. Benzer şekilde Kürdistan Bölgesel Hükümeti’ne, dar zamanda halkımızın yardımına koşan ülkelere ve sivil kurumlara sundukları destek ve dayanışma için teşekkürlerimizi sunuyor ve söz konusu desteği sürdürmeye çağırıyoruz.”

‘FIRSAT VE RİSKLERLE DOLU TARİHİ BİR EŞİK’

“Büyük acı ve matem koşullarında Türkiye kritik bir seçime gitmektedir. Kürt halkı ve Kürdistan büyük fırsatlar ve risklerle dolu tarihi bir eşikte bulunmaktadır. Kürt halkına karşı sürdürülen yüz yıllık inkar, asimilasyon ve şiddet politikası son yıllarda artarak topyekun bir saldırı boyutuna ulaşmıştır. Türkiye’de ve Ortadoğu genelinde izlenen Kürt karşıtı siyaset sadece Kürt halkının demokratik kazanımlarını ortadan kaldırmayı hedeflemekle kalmamış, aynı zamanda Türkiye’de siyasal sistemin otoriterleşmesine, demokratik kazanımların ortadan kalkmasına, ekonomik, siyasal, toplumsal çok yönlü bir çöküşe yol açmıştır.”

“Türkiye, Kürt karşıtı siyasetin yol açtığı söz konusu çok boyutlu kriz koşullarında parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimine gitmektedir. 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak seçimler, hem Türkiye’de demokrasinin yeniden inşa edilmesi hem de Kürt meselesinin çözüm yoluna girmesi bakımından tarihi bir fırsat oluşturmaktadır. Öte yandan Türkiye’de mevcut ittifakların Kürt meselesinin çözümü ile Türkiye’nin temel sorunlarına ilişkin kalıcı bir çözüm önerisi bulunmamaktadır. Cumhur ve Millet İttifakı, Lozan’ın 100. yılında devletin ‘Ulusal Güvenlik Konseptini’ esas alarak strateji belirlediklerinden dolayı devleti dönüştürüp demokratikleşmeyi değil, Kürt korkusu nedeniyle mevcut statükonun korunmasına yönelik politikaları esas alıyorlar.”

‘ANKARA’NIN DEMOKRATİKLEŞMESİNİN ÖN ŞARTI DİYARBAKIR’IN ÖZGÜRLEŞMESİNDEN GEÇMEKTEDİR’

“Cumhur İttifakı, esas stratejisini içeride ve dışarıda halkımızın kazanımlarının yok edilmesi üzerine kurmuş bulunuyor. Bir yandan Kürt ulusal demokratik dinamikleri ile Türkiye demokrasi güçlerine açık fiziki saldırılarda bulunurken, diğer yandan halklar ve inançlar arası nefret söylemi ile kutuplaştırmayı derinleştiren bir siyaset izliyor. Millet İttifakı ise seçimi kazanmak için Kürt halkının desteğini istiyor, ancak Kürt halkının haklı taleplerini karşılayacak somut bir çözüm ortaya koymuyor. Yüzyıllık deneyimler, Kürt meselesi çözülmeden Türkiye’nin demokrasi yolunda yol kat edemeyeceğini göstermektedir. Açıktır ki Ankara’nın demokratikleşmesinin ön şartı Diyarbakır’ın

“Kürdistan toplumunun çoğulcu yapısını yansıtan Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı, 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde, Kürt halkının temel haklarının elde dilmesi ve evrensel standartlarda bir demokrasinin inşası için net bir program ve kararlı bir duruşa sahiptir. İttifakımız, Kürt halkının millet olmaktan kaynaklanan ulusal demokratik haklarının tanınmasını evrensel hukuka uygun, meşru ve insani bir talep olarak nitelendirmektedir. Kürt meselesinin barış ve eşitlik temelinde Kürt siyasi aktörleriyle çözümü Türkiye’de demokrasinin önünü açacak, ekonomik kalkınma ve toplumsal refah seviyesini yükseltecektir.”

ORTAK MÜCADELE KARARI

Deklarasyonda, Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı’nın ortak mücadele kararı almasının nedenleri şu şekilde sıralandı:

  • Kürt halkının varlığının ve kimliğinin tanınması, yapılacak anayasada yer alması,
  • Kürt dilinin anaokulundan, üniversiteye kadar eğitim dili olarak kabul edilmesi ve Türkçenin yanı sıra ikinci resmi dil olarak tanınması,
  • Kürtlerin, Kürt ve Kürdistan isimleriyle özgürce örgütlenmeleri ve kendilerini ifade etmelerinin önünü açan demokratik bir ortamın yaratılması,
  • Kürt halkına, Kürdistan’da kendi kendilerini yönetmelerine imkan verecek bir statünün tanınması,
  • Kürdistan’da ismi değiştirilen yerleşim birimlerinin, coğrafik ve tarihi yerlerin Kürtçe isimlerinin iade edilmesi,
  • Mezarları yok edilen ya da gizlenen tarihi Kürt şahsiyetlerin mezar yerlerinin açıklanması,
  • Kürt halkının diğer halklarla bir arada, eşit, özgür ve onurlu bir şekilde yaşamasını güvence altına alan demokratik, çoğulcu, ademi merkeziyetçi bir anayasanın yapılması.”