Yargıtay Başsavcılığı, Demirtaş’ın cezasının bozulmasını talep etti

Yargıtay Başsavcılığı, Demirtaş’ın cezasının bozulmasını talep etti
Yayınlama: 10.05.2020

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Selahattin Demirtaş’a verilen 4 yıl 8 aylık cezanın bozulmasını istedi. Avukat Mahsuni Karaman, savcılığın verdiği mütalanın ‘eksik’ olduğunu söyledi.


İstanbul 26’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında, 17 Mart 2013 tarihinde Zeytinburnu’nda düzenlenen Newroz’da yaptığı konuşmaları gerekçe göstererek “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 4 yıl 8 ay hapis cezası vermişti. Aynı dava kapsamında HDP’nin eski milletvekillerinden Sırrı Süreyya Önder hakkında ise, 3 yıl 6 ay hapis cezası verilmişti. Anayasa Mahkemesi (AYM), daha sonra Önder’in başvurusunda hak ihlali kararı vermişti. Demirtaş hakkında verilen ceza ise İstinaf Mahkemesi’nde kesinleşmiş, ancak daha sonra çıkarılan yargı paketiyle temyiz yolu açılmıştı. 

‘TARAFSIZ BİLİRKİŞİLER İNCELEMELİ’

Temyiz talebini inceleyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul 26’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararın bozulmasını istedi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne gönderilen tebliğnamede, dosya içerisinde bulunan çözümün kolluk görevlilerince yapılmış olduğu ve yer yer “anlaşılamadı” yazılmak suretiyle tamamının çözülemediği ifade edildi. Tebliğnamede,  TRT, TÜBİTAK veya Adli Tıp’tan seçilebilecek tarafsız bilirkişiler tarafından konuşmanın tamamının çözümü yaptırıldıktan ve buna göre savunması alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği belirtildi. Tebliğnamede, buna karşılık kolluk görevlilerince yapılmış eksik çözüm tutanağı yeterli görülüp bu yöndeki taleplerin reddedilmesinin yasaya aykırı olduğu ifade edildi.

SAVUNMA HAKKI KISITLANDI

Tebliğnamede, Demirtaş’a son savunma için süre verilmemesi de bozma nedeni olarak gösterilerek, şu ifadelere yer verildi: “Esas hakkındaki mütaalanın verildiği celse tutanak çözümlerinin 21 Haziran 2018 tarihinde sanığa tebliğ edildiğine dair infaz kurumunca tutulmuş tutanak dosyada mevcut ise de; 7 Eylül 2018 tarihli son celse esasa ilişkin savunmasını yapan, kendisine 2 gün önce tebliğ edildiğini belirttiği esas hakkındaki mütaalaya karşı son savunmasını yapmak üzere süre isteyen ve yazılı mütalaanın 4 Eylül 2018 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılan sanığın talebi reddedilmek suretiyle yargılamaya devamla hüküm kurularak CMK’nin 289/1h maddesi uyarınca savunma hakkının kısıtlanması yasaya aykırı bulunduğundan hükmün CMK’nin 302’inci maddesi uyarınca bozulması talep ve ve dosya tebliğ olunur.”

Tebliğnamede, ayrıca Demirtaş’ın olay günü yaptığı konuşmada atılı suça konu cümlelerden birinin yanlış çözümlendiğini, konuşmanın bir bütün olarak değerlendirilmesi halinde suça konu sözlerin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı ve propaganda suçunun unsurlarının oluşmadığı belirtildi.  

AV. KARAMAN: DAİRE KARARI DEĞİL

Demirtaş’ın avukatlarından Mahsuni Karaman ve Fırat Epözdemir, karara ilişkin Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.

Av. Mahsuni Karaman, “Bu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı adına savcının 16. Ceza Dairesi’ne verdiği bir düşünce yazısıdır. Bir mütalaadır. Yani Daire kararı değil. Yani 16. Ceza Dairesi bu mütalaaya bağlı değil. 16. Ceza Dairesi temyiz incelemesini yaptıktan sonra bu mütalaa doğrultusunda karar verebilir. Mütalaanın dışındaki gerekçelerle, ayrı gerekçelerle, ek gerekçelerle her türlü kararı verebilir” şeklinde kararı yorumladı. 

MÜTALAA EKSİK 

Demirtaş’ın bu dosyada tutuklu ya da hükümlü olmadığına dikkat çeken Karaman, “Bu dosya 2013 yılında Paris’te öldürülen 3 Kürt kadın siyasetçi konuşmasıyla ilgili verilen bir cezaydı. O cezalar zaten hükümet Demirtaş’ı içerde tutmanın yol ve yöntemleri olarak hesaplamalar yapmıştı. Zaten o kapsamda Sırrı Süreyya Önder’le ilgili Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verdi. Şimdi bu açıdan baktığınız zaman aslında mütalaa eksik. Mütalaanın Demirtaş’ın yaptığı konuşmanın siyasal ifade özgürlüğü olduğu içerikli olması gerekirdi. Esastan bir bozma isteği olsaydı mütalaa olumlu olabilirdi. Ama bu şekilde eksik bir mütalaadır. Savcı esastan bozma istemini de birlikte sunabilirdi, fakat belki de şöyle düşündü: Öncelikle bu usul sorunları giderilsin daha sonra biz hem görüş hem karar bildirelim. Bazen daire de Yargıtay da böyle yapar. Eğer usuli bir eksiklik varsa esasa dair olumlu ya da olumsuz bir şey söylemez. Sadece bilirkişi ve savunma hakkının kısıtlanması konusunda bozma istemi var” şeklinde konuştu. 

‘GEREKÇELERİ DEFALARCA DİLE GETİRDİK’

Av. Fırat Epözdemir ise, kararın esasa değil usule ilişkin olduğunu söyledi. Epözdemir, temyiz dilekçelerinde bu bozma gerekçelerinin detaylı bir şekilde anlatıldığını ifade ederek, “Bizim zaten temyiz dilekçemizde ileri sürdüğümüz gerekçelerden bazılarıydı. Henüz ortada bir bozma kararı yok. Bizim temyiz dilekçemizde kararın bozulması yönünde hem usulü ilgilendiren hem esası ilgilendiren gerekçelerimiz vardı. Savcılığın talep ettiği bozma gerekçeleri bizim temyiz dilekçemizde aynen yazılıdır. Bu gerekçeleri yargılama esnasında da defalarca söyledik. Ama bir an önce ceza verelim, kararı kesinleştirelim diye hem ilk derece olan 26. Ağır Ceza Mahkemesi hem de İstinaf Mahkemesi, hiçbirini gözetmediler” diye konuştu. 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.