Yüksekdağ, Erdoğan’a hakaret davasından beraat etti

Yüksekdağ, Erdoğan’a hakaret davasından beraat etti
Yayınlama: 11.02.2021

HDP’nin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, 2015 yılında yaptığı bir konuşma gerekçe gösterilerek ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla yargılandığı davadan beraat etti. Yüksekdağ savunmasında, “Bizlerin bugün burada siyaset yapma hakkı yargılanıyor. Bakın bu bir ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ davası değildir. Hiçbir zaman olmadı” dedi.

HDP’nin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hakkında 26 Kasım 2015’te yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik ifadeleri nedeniyle “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan açılan dava, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Yüksekdağ, davaya tutuklu bulunduğu Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden SEGBİS aracılığıyla katıldı. Taraf avukatları salonda hazır bulunurken, bazı HDP milletvekilleri de duruşmayı izledi.

‘SÖYLEDİĞİMİZ HER SÖZDEN SUÇ İCAT EDEBİLİRLER’

“Türkiye adına gerçekten üzücü bir durum. 21’inci yüzyıl dünyasında sadece Cumhurbaşkanına hakaretten 30 bini aşkın dava cari durumda devam ediyor ve yeni davalar açılıyor” diyerek söze başlayan Yüksekdağ, “Bu bir ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ davası değildir; siyaset yapma hakkımız yargılanmaktadır” diye konuştu.

“Söylediğimiz her sözden zincirleme hakaret, zincirleme suç icat edebilirler” diyen Yüksekdağ, savunmasında şunları kaydetti:

‘SİYASET YAPMA HAKKIMIZ YARGILANIYOR’

“Anlaşılan o ki bundan sonraki süreçte de icat edecekler. Toplumun yarısından fazlasını suçlu, terörist ilan etmeye ve kriminalize etmeye devam edecekler. Çünkü bu bir yönetme tarzına dönüştü, bu bir rejimin işleyişine dönüştü.Bütün Türkiye biliyor ki, kamuoyunun aklı ve vicdanı biliyor ki; burada bir hukuki yargılama yapılmıyor. Hiçbir zaman yapılmadı. Bizimle ilgili davaların hiçbirisinde bir suç olmadı. Türkiye sosyal ve siyasal bir kriz içinde. Türkiye, iktidar eliyle ve bu iktidarın tek sorumlusu, yetkilisi Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın eliyle sürüklendiği bir sosyal ve siyasal krizin içerisindedir. Bizlerin bugün burada siyaset yapma hakkı yargılanıyor. Bakın bu bir “Cumhurbaşkanına hakaret “davası değildir. Hiçbir zaman olmadı. Bunu aklı başında hangi insana söylerseniz söyleyin buradan bir hakaret sonucu çıkaramaz. Çıkarması mümkün değil. Bu aklın yasalarına aykırı her şeyden önce. Ne kadar zorlarsanız zorlayın o metinden bir hakaret sonucu çıkaramazsınız.

Bakın terör örgütleriyle işbirliği yapma isnat ediliyor. Bu memlekette ben dahil binlerce hatta on binlerce insan terör örgütleriyle işbirliği içinde olma isnatıyla asılsız, dayanaksız isnatlarla karşı karşıya. Düpedüz yalanlarla ve suçlamalarla insanlar hapsediliyor, mahkum ediliyor. Ortada benim işlediğim bir suç olmadığı gibi, siyasi iktidarın yargı eliyle, yargı kurumlarıyla işlediği sistematik bir suç vardır. Biz ne tür ceza ve baskıyla karşı karşıya kalırsak kalalım, neyle tehdit edilirsek edilelim söylemeye devam edeceğiz. Çünkü bizler her şeyden önce tarihin ve halkın yargısından korkarız. Bizim korktuğumuz ve çekindiğimiz şey budur. Tarih, halk ve hak tarafından yargılanmak. 

‘ZALİMLİK KARŞISINDA DİRENMEKTEN KORKMUYORUZ’

İşte biz o yargı mercileri karşısında vereceğimiz hesaptan korktuğumuz için bu iktidar, bu zulüm ve zalimlik karşısında tavır almaktan ve direnmekten korkmuyoruz, çekinmiyoruz. Doğruyu söyleyerek gerçeği savunmaktan korkmuyoruz, çekinmiyoruz. Bu zamana kadar da bu tavrı pratiğimizle ortaya koymaya çalıştık. Adil yargılamayı etkilemeyi teşebbüs suçu isnat ediliyor. Kara mizaha dönüştü. Doğrudan, açıktan yargıya talimat veren Erdoğan hakikatinden bahsediyoruz. Bizi hedef gösteren, bize verilecek cezayı, tutuklamayı doğrudan belirleyen Erdoğan hakikatinden bahsediyoruz. Baskı terörüne dönüşmüş bir şahsiyetten bahsediyoruz. Tayyip Erdoğan sadece Tayyip Erdoğan değildir. Siyasi iktidarın temsiliyetini, siyasi baskısını ifade eder. Tek tek örnek vermiyorum. Örnek olmadığı için değil, yorulduğum için söylemiyorum.

‘AŞAĞILANAN BİZLERİZ’

Ortada aşağılama suçu varsa, aşağılanan bizleriz. Bu ülkede her şeye rağmen, korkmadan, kaçmadan, vazgeçmeden siyaset yapan bilim insanlarıdır, kadınlardır. Bakın bu memlekette her gün hakarete uğrayan bizleriz. Bizlere, kadın siyasetçilere “siyaset yapmayın” diyorlar. Operasyonlar, bizlere reva görülen sözler, küfürler, hakaretler… Bu memlekette şerefiyle bilim yapmak için uğraşan insanlar, kadın akademisyenler; en son Ayşe Buğra örneğinde olduğu gibi birilerinin eşi olmakla, karısı olmakla ölçülüyor. Birinin eşi olmak suretiyle provokasyon suçlamasıyla karşı karşıya kalabiliyor. Biz dişimizle tırnağımızla siyasette, bilimde, akademide, sanatta, kültürde, iş yaşamında, bu toplumun her hücresinde var olmaya çalışıp, bunu kendi kimliğimizi, kendi değerlerimizi ve kendi üretkenliğimizi ayağa kaldırarak potansiyelimizi zorlayarak yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. 

‘UMUT İKTİDARDA DEĞİL, HALKLARDADIR’

Bu siyasi iktidarın başı bize hakaret etmekten vazgeçebilir. Bizleri, kadınları aşağılamaktan vazgeçebilir. Cumhurbaşkanının görevi toplumsal barışı yeniden tesis etmektir, toplumsal uzlaşmayı yeniden tesis etmektir. Bu nedenle toleransını, tahammül gücünü yüksek tutmaktır, yüksek bir olgunluk yetisine sahip olmaktır onun taşıması gereken özellikler. Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bunu bekliyor. Ama bu beklenti şu zamana dek boşa çıktı.

Biz sadece kendi geleceğimizi var etmeye dair umutlar beslemeyi öğrendik artık. Bu siyasi iktidardan umut beslememeyi acı deneyimlerle öğrenmiş, bu dersi çıkarmış bulunuyoruz. Umut kadınlardadır, umut halklardadır. Umut emeğiyle, şerefiyle, haysiyetiyle bu yaşamda var olmaya çalışanlardadır. Biz bu umudu yaşatmaya devam edeceğiz.

Ben bir kere daha suçlamaları reddediyorum. Kamu vicdanında zaten masumiyetimizin mutlak olduğunu biliyorum. Umarım heyetiniz de kamu vicdanına uygun bir karar çıkaracaktır. Aksi bir durum çıkarsa da biz haklı olduğumuzu söylemeye devam edeceğiz.”

SAVCI, GÖRÜŞÜNÜ TEKRARLADI

Yüksekdağ’ın avukatı Kenan Maçoğlu da müvekkilinin yargılamaya konu konuşma sırasında milletvekili olduğunu belirtti ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da göz önünde bulundurularak, dosyanın düşmesi gerektiğini ifade etti.

Cumhuriyet Savcısı, “Yüksekdağ’ın 26 Kasım 2015’teki açıklamasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kısım terör örgütlerine yardım yaptığı iddiasında bulunarak, ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçunu işlediğine” ilişkin daha önce verdiği esas hakkındaki görüşünü tekrarladığını açıkladı.

Avukatların savunmasının ardından mahkeme heyeti, Yüksedağ’ın eyleminin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle beraatına hükmedildiğini açıkladı.

NE OLMUŞTU?

Söz konusu dava Figen Yüksekdağ’ın Selahattin Demirtaş ile birlikte HDP Eş Genel Başkanı olduğu dönemde, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanmalarının ardından yaptıkları açıklama gerekçe gösterilerek açılmıştı.

Yüksekdağ ve Demirtaş’ın ortak imzasıyla yapılan açıklamada şu ifadeler yer almıştı:

“Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma ve basın özgürlüğü her gün ayaklar altına alınmakta ve çiğnenmektedir. Evrensel ve demokratik hiçbir ölçü geçerli değildir.

 Adalet mekanizması iktidarın ve Saray’ın denetimi altında davranmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan haberin bedelini ödetmek için tutuklatmayı dayatmıştır.

Yıllardır El Kaide türevi El Nusra, IŞİD ve Ahrar ul Şam gibi örgütlere maddi ve manevi yardım yapanlar, lojistik destek sağlayanlar, silah ve para yardımında bulunanlar, bu konuların konuşulmasını yasaklamak için çabalamaktadır. Ancak bu çabalar hem uluslararası hem de bağımsız ve tarafsız ulusal hukuk önünde hesap vermeyi engelleyemeyecektir.

Günün ve dönemin gereği, demokrasi, adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelesinde her vicdan sahibi yurttaşın birlikte hareket etmesi, nerede ve hangi şekilde olursa olsun baskı ve zulme karşı durmasıdır.”