Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, Manisa’nın Salihli ilçesi Çapaklı Köyü yakınlarında kurulmak istenen Biyogaz Enerji Santraline karşı henüz mahkeme süreci devam ederken iş makinelerinin alana gelerek çalışmalara başlaması üzerine direnen yurttaşların kolluk kuvvetlerince darp edilmesine yönelik İçişleri Bakanı’na Soru Önergesi yöneltti.
Hükümetin halk sağlığını ve doğal yaşamı yok sayan, sermayeyi koruyan enerji politikalarına karşı ekoloji derneklerinin, doğa savunucularının, yerel halkın, köylülerin itirazları mülki idare amirleri eliyle desteklenen hukuksuz müdahalelerle karşılaşmaktadır. Ülkenin hemen her yerinde yaşamı savunmak ve yaşam alanına müdahale edilmemesini isteyen yurttaşlara yönelik çoğu zaman kolluk güçlerinin şirketlerden yana yerel halka ve doğa savunucularına şiddet uyguladıkları basında yer almaktadır.
2014 yılında Rize’nin İkizdere İlçesi Şimşirli Köyü’nde, hidro elektrik santraline karşı santral için izin alınmadan dinamit patlatılmasına ve ağaç kesilmesine tepki gösteren yurttaşlara jandarmanın orantısız bir şekilde güç kullanması sonucu 15 kişi yaralanmıştı. 2018 Aralık ayında topraklarında jeotermal enerji santrali (JES) yapılmasına karşı direnen Aydın Kızılcaköylülere Jandarma ve polis, aralarında yaşlı, engelli, çocuklarında olduğu köylülere gazla, TOMA’larla saldırılmıştı.
26.08.2019 tarihinde Manisa Salihli Hacıbektaşlı’da bir yurttaşın özel mülkü olan araziye mıcır dökerek yol haline getiren Sanko Enerji Şirketi’nin, arazi sahibinin, köylülerinin ve doğa savunucularının itirazına rağmen toprağını kullanması, yol haline getirdiği tarladan iş makineleri geçirerek hukuksuz JES sürecinin yürütülmesi üzerine bu hukuksuzluğa ve suça itiraz eden halka şiddet uygulanmış, kadınlara jandarma tacizkar müdahalelerde bulunmuş ve keyfi şekilde 26 kişi hukuksuzca gözaltına alınmıştı.
2020 yılının Temmuz ayında Konya ili Ilgın‘a bağlı Çavuşçugöl mahallesinin yakınlarındaki tarlaların termik santrale kömür temini için Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kamulaştırılmasına karşı köylülerin direnişlerine karşı oturma eylemi yapan köylülere jandarmanın müdahalesi sonrası aralarında parmağı kırılan bir köylünün de olduğu dört köylü gözaltına alınmış, bir köylünün de kolu kırılmıştı. Bu olaydan sonra Konya Büyükşehir belediyesi Meclis üyesi olan Mustafa Hulusi Fidan, Alay Komutanı tarafından makamına çağrılarak köylülerin üzerine komandolar gönderilmekle tehdit edilmişti. Jeotermal santrallerinin çevre, sağlık, tarıma etkilerinin sürekli gündem olduğu illerden birisi olan Aydın’da aynı zamanda JES Projelerinin tarıma etkilerinin değerlendirilip karar verildiği Toprak Koruma Kurulu’na başkanlık yapan ve “Biz burada çoluk çocuğumuzun geleceği için mücadele ediyoruz. Jandarmaya biber gazı sıkması talimatını siz mi verdiniz” diye kendisine soru soran köylü kadına mandalina yiyerek “Farzet ki ben verdim. Özür dilerim! Biber gazından bişey olmaz yaa” diyen Vali Yardımcısı Mustafa Hulusi Arat’ın Jeotermal santral işletmecileri ve yetkilileri ile yapmış olduğu yat gezisi görüntülerinin basında yer alması Aydın Valiliğinin gereğini yapmadığı, kanunları uygulamadığı, JES’leri denetlemediği, halkın şikayetlerini sümen altı yaptığı, JES’leri kollayıp koruduğu, takdir haklarını sürekli şekilde JES’lerden yana kullandığına yönelik inançlarını güçlendirdiği AYÇEM tarafından dile getirilmişti.
Yaşanan bu jandarma şiddetinin şimdilik en sonuncusu 24 Temmuz 2020 tarihinde Manisa Salihli’de Çapaklı köyü yakınlarında kurulmak istenen Biyogaz Enerji Santraline karşı nöbet tutarak şirketin iş makinelerinin araziye girmemesi için yol kapatan ve 150 kişiden oluşan köylülerin karşısına jandarmaları şirketin özel güvenlik gücü gibi diken siyasi iktidarın cop, tartaklama, biber gazı sıkma ve yerlerde sürüklenmesi ile sert müdahale etmesi sonucu köylülerden yaralananlar olmuş ve yaklaşık 30’a yakın yurttaşımız göz altına alınmıştır. Kadınların taciz edilerek götürüldüğü, yurttaşların darp edildiği, babasını kurtarmak isteyen bir çocuğu jandarmanın kafasına bastıra bastıra sürüklediği, “bizi devletimiz dövdü, karga tulumba aldı” sözleri kadınların dile getirdiği ve basında yer alan bilgilerdir.
Kolluğun suçlarının cezasızlıkla karşılanması ile İstanbul Sözleşmesi’nin 5’inci maddesinde yer alan “devletin, kendi yetkililerinin, görevlilerinin, temsilcilerinin, kurumlarının veya devlet adına hareket eden diğer kişilerin kadınlara yönelik şiddet anlamına gelen fiillerden kaçınmalarını sağlama” yükümlülüğünün de açıkça ihlal edildiğini göstermektedir.
Bu bağlamda;