Savcıdan ‘karanlık’ belgeseline sıra dışı öneri: Gün ışığında çekebilir

Savcıdan ‘karanlık’ belgeseline sıra dışı öneri: Gün ışığında çekebilir
Yayınlama: 23.02.2023

ANKARA – Yönetmen Sibel Tekin’in “Karanlıkta Başlayan Hayatlar” isimli belgeseli nedeniyle yargılandığı davada, savcının “Gün ışığında çekebilir” demesi dikkat çekti. 

Ankara’da 16 Aralık 2022’de evine yapılan baskın ile gözaltına alınarak 17 Aralık 2022’de “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanan, 30 Ocak’ta tahliye edilen belgesel yönetmeni Sibel Tekin hakkında açılan davanın ilk duruşması görüldü. Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, Sibel Tekin ve avukatları hazır bulundu. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (Basın-İş), Gazeteciler Cemiyeti, çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi ve gazeteci de duruşmayı izledi. 

‘TOPLUMSAL HAREKETLERİ ÇEKİYORUM’

Kimlik tespitinin ardından söz alan Tekin, tutuklanmadan önce akademik personel olarak çalıştığını fakat tutuklanmadan dolayı görevden uzaklaştırıldığını belirterek, 1999 yılından bu yana belgesel çekimleri yaptığını söyledi. Tekin, 2013 yılından bu yana toplumsal hareketleri çekmeye başladığını ifade ederek, “O günden beri de Ankara’nın tüm sokaklarını çekiyorum” diyerek herhangi bir örgütle bağının olmadığını dile getirdi. 

BELGESEL ÇEKİMİNİ ANLATTI 

Tutuklanmasına konu edilen yaz saatinin kalıcı olmasına ilişkin belgesel çekimine değinen Tekin, “Çekimleri onun için yaptım. Erken saatte kalkmak beni de etkiliyor. Emekçilerin olduğu yerde çekim yapmak istediğim için Tuzluçayır’da çekim yaptım. Dolu otobüsleri, dolmuşları bekleyen insanları, okula giden çocukları çektim. İnsanların yüzlerini çekmemeye özen gösterdim. Tuzluçayır’dan Dikimevi’ne çekim yapa yapa gittim. Üniformalı kimseyi çekmedim. Niyetim trafiği ve kalabalığı göstermek. Sağlık kontrolüne gidene kadar neyle suçlandığımı bilmiyordum, gözaltı sonrası hastaneye gidene kadar” diye anlattı. 

‘İZİN ALMAM GEREKMİYOR’

Tekin, belgesel çekimi için bir izin alıp almadığını soran savcıya, şöyle cevap verdi: “‘Karanlıkta Başlayan Hayat’ konulu belgesel için çekim yaparken, uluslararası basın kartım olduğu için izin almam gerekmiyor. Çekimler için resmi bir izin talebim yok. Ben kamusal alandaki tüm eylemleri çektim. Eylemleri sosyal medyadan öğrendim veya basın gruplarından öğrendim ve çekmeye gittim. Sadece sol örgütlerin eylemlerini değil, muhafazakârların yaptığı eylemleri de çektim. Spor kulüplerini, protesto eylemlerini çektim.”

‘YARGIYI MEŞGUL ETMEYE GEREK YOK’

Tekin’in avukatı Cenk Yiğiter, kamuya açık alanlarda çekim yapılması için başvuru veya izne gerek olmadığını hatırlatarak, “El kamerası kullanıyor, kamera 2010 yılı üretimi bilirkişi görüşünde de kullandığı makine 3 metreyi net çekebilir diyor. Savcı hem keşif yaptığını iddia ediyor, ama bilirkişi görüşünü de kabul ediyor. Yani kazanın doğurduğuna inanıyor, ama öldüğüne inanmıyor. Cebinde 4K çekim yapan telefon var, keşif yapacak olsa büyük bir kamera ile mi yapar, daha küçük dikkat çekmeyecek bir telefon ile mi yapar? 2 bin liraya satılan düğme kamera denilen keşif yapmak için satılan kameralar var. Savcı keşif yaptığını iddia ediyor ama keşif nedir bilmiyor. Belgesel çekmek için plan program yapmaya gerek yok, çünkü 10’a 1 oranda görüntü kullanır. Yani 10 saat çekersiniz, 1 saatlik belgesel çıkar. Emniyetin de çekim yaptığı kamusal eylemlerde Sibel görüntü çektiği için yargılanıyor. Mehmet Ali Birand, Öcalan’la görüşme yaptı, kamplarda görüntü aldı. 32. Gün DEV-SOL tarihçesi programı yaptı. İstanbul’da DHKP/C militanıyla röportaj yaptı. Kimse bunlardan ceza almadı. Eski Türkiye’de bile bunlar söz konusu olmazken, bu tarihte bu yargılamayı yapıyoruz. Yargıyı meşgul etmeye gerek yok” diyerek, beraat talebinde bulundu.

‘SİBEL’E KOMPLO KURULMUŞ’

Avukat Murat Yılmaz, savcının belgeselin nasıl çekildiğini öğrenmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi: “İhbar var, hemen teyakkuza geçiliyor, el koyma, gözaltı yapılıyor. Sibel taksi durağının orda saatlerce çekim yapıyor, sırtında çanta, elinde kamera, caddede çekim yapıyor. Keşif bu mudur? 2018 yılında yargılandığı dosyadan evraklar, deliller tekrar dosyaya konuluyor. Neden? Sibel tutuklansın diye. Tutuklandı da. Soruşturma savcısı da kolluk da iyi niyetli değil. Polis tutanağında da yazıyor, Sibel okulları, işyerlerini, otobüsleri çekmiş, nerede kolluk, nerede infaz koruma memurları. Ortada örgüt yok, ‘PKK, DHKP-C’ diyorlar, çünkü örgüt yok. Sibel hedef seçilmiş ama ortada örgüt yok. Savcı yetinmiyor, birçok örgütten bahsediyor. Savcı DHKP-C’nin fikirlerini savunduğunu, yayını olduğunu iddia ettiği ‘Kaldıraç’ dergisi var, kolluk bile bunu demez, düşman bile bunu demez, bunlarla alakası yok. TİKKO, TKP/ML, THKP/C gibi örgüt sayılmış ama delil yok. Sibel’e bu komployu kuran kolluk daha fazlasını bulamayacak. Savcı örgüt koymamış ama Karanlıkta Başlayan Hayatlar isimli belgeseli savcı gün ışığında çekebilir diyor.”

BELGESELDEN BİR DAKİKA İZLETİLDİ

Avukat Mehtap Sakinci, belgesel çekiminden bir dakikalık görüntü izlenmesini talep etti. Talebin kabul edilmesi üzerine görüntünün izlenmesinin ardından tekrar söz alan Sakinci, Tekin’in Tuzluçayır’da görüntü çektiği noktanın bölgenin en kalabalık yeri olduğuna dikkat çekerek, “Görüntüleri çeken müvekkilim şu anda bulunduğu hiçbir yere gizlenmiyor, saklanmıyor. Taksi durağındaki insanlarda çekim yapan Sibel’den şüphelenmiyor. Görüntülerde bir kişinin Sibel olduğu iddia ediliyor, yürüyerek ayrıldı denilerek delil gösteriliyor. Bir örgüt üyesini tartışıyorsak, sürekliliğe bakmak zorundayız. Müvekkilimi itibarsızlaştırma kampanyası yürütülüyor. Yıllardır emeği ile kazandığı itibarını itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Emniyet sanıktan suça gidilir şekilde çalışıyor. Haksız bir yargılama sürecinde ivedilikle beraat kararı verilmesi gerekiyor” talebinde bulundu.

‘HUKUK KATLİAMI YAŞANDI’

Soruşturma aşamasında polis ve savcının hukuk katliamı gerçekleştirdiğini ifade eden avukat Faruk Çayır, “Yazılı hukuk kurallarına bile uymuyorlar. Arama el koyma hakim kararı ile olması gerekiyor, fakat emniyetin arama el koyma isteğini savcı el yazısıyla isimsiz bir şekilde imzalıyor. Bu dijital delillere el koymanın amacı suç için delile ulaşmaktır. Çekimlerin olduğu makineyi ve hafıza kartlarını kendi elleriyle polise teslim ediyor Sibel. Fakat bilgisayarlara, dergilere el koyuluyor. Yapılan savcılığın ve emniyetin hukuk katliamıdır. Müvekkilimin sanık sandalyesine oturması mümkün bile değildir. Bu hukuka aykırı delillerle ceza verilmesine gitmesi tamamen hukuka aykırıdır” dedi. 

DURUŞMA ERTELENDİ 

Mahkeme, bilirkişi incelemesi yapılacak 1 adet bilgisayar dışındaki dijital materyallerin iade edilmesine, adli kontrol şartının kaldırılmasına, yurtdışı çıkış yasağının devamına karar vererek, duruşmayı 8 Haziran’a erteledi.